"Bu kadardı." diyen Özgür'e baktım. Gizem ile aynı ortamda bulunmayı abarttığımı söylüyordu.
"Uzatma Özgü. Sevmiyorum kızı ve hareketlerinden gıcık kapıyorum. Kendi mirasından dağ evini bana vermeye çalıştı. "İstemiyorum." lafından da anlamadı."
"Sen orayı seviyorsun diye iyilik yapmaya çalıştı."
"Ondan iyilik falan istemiyorum." dedim.
Özgür gülerek, "Huysuz." deyince kaşlarımı çattın.
"Patronuna bir kez daha hakaret edersen işinden olursun."
"Bir de tehdit ediyor. Bensiz yapamazsın." dediğinde gülümsedim.
"Yapamam."
Hayatımda olan iki kişiden birini kaybetmiştim. Küçüklükten beri yaralarımı saran kişiyi de kaybedersem... Yapamam.
Onu da kaybedersem zaten yaşamak için sebebim kalmazdı.
"Neyse ki seni bırakmaya niyetim yok." diyen Özgür'e baktım.
"Öyle bir niyetin olursa seni öldürürüm." dedim.
Özgür bu dediğime gülümserken telefonu çaldı. Telefonunu açınca kimle konuşuyor merakla onu izlemeye başladım.
"Efendim Niyazi."
Niyazi adamlarımızdan biriydi.
"Ne demek biri, diğerini öldürmüş?"
Kaşlarımı çattım. Neyden bahsediyordu? Kim ölmüştü?
"Diğeri peki? Hayatta mı?" diye sordu Özgür. Canının sıkıldığı belliydi.
"Size güvenip bir iş veremeyecek miyiz? Cesetlerden kurtul ve gözüme gözükme."
Özgür sinirle telefonunu kapatınca "Ne olmuş? Yine kim, kimi öldürmüş." diye sordum.
"Arabamı parçalayan herifleri bağlayıp depoda yalnız bırakmışlar. Biri de diğerinin boynunu kırdıktan sonra yerden bulduğu taşı duvara sürtüp sivrileştirmiş ve kendi boynuna saplamış."
"Hiç bilgi edinmiş miydiniz?" diye sordum.
En ufak bir bilgi bile aldılarsa kardı. Umarım da almışlardır.
"Hayır, adamlar konuşmadı."
Ofladım.
Bu iyi değildi.
"Geriye sadece Barbaros Kayabey kaldı. Katile ulaşmak için ondan başka çare yok." dedim.
"Planın çok tehlikeli. Senin için endişeleniyorum." dedi. Bunu biliyordum. İçi hiç rahat değildi.
"Olumlu düşün. Eğer planlarım işlerse Kayabey şirketleri mafyalığı, tüm mal varlığı bana kalır. Başarılı olursam yapabileceğimiz şeyler çok büyük."
"İşte olasılıkla güzel. Eğer olmazsa seni kaybedebilirim. Bundan korkuyorum."
Özgür'ün elinin üzerine elimi koydum ve "Beni kaybetmeyeceksin." dedim.
"Garanti veremezsin."
"Eğer hayatım söz konusu olursa işten geri çekilirim ve yeni bir plan yaparız." dedim.
Özgür tek kaşını kaldırıp bana baktı. "Sen bu dediğine inanıyor musun?"
Kısa bir süre düşündüm. "Yalan söylersem inanacak mısın?"
"Hayır." dedim.
"Mecbur seni ben koruyacağım." dediğinde "Memnuniyet duyarım." dedim.
"Yarın cenaze var."
Acı gerçekle tebessüm ettim.
"Onu özlüyorum." dedim.
Burnumun direği sızlmıştı. Evet, çok üzülmüştüm, acı çekiyordum ama burnumun direği gerçek anlamda sızlamıştı.
Gözlerimin dolduğunu hissettiğimde gözlerimi kapattım.
Özgür ellerini omzuma koyduğunda gözlerimi açtım ve ona baktım.
Omuzlarımdan beni kucağına yatırdığında "Senin içini biliyorum. Gözlerini kapatarak gözlerinin dolduğunu saklayamazsın." dedi.
Gözlerim daha da dolarken gülümsedim. "Ben annemi çok özlüyorum."
Sesim titremişti.
Özgür saçlarımı okşarken "Anne kaybı çok zordur. Yaşamadım ama yaşamayı düşünmek bile canımı yakıyor." dedi.
Gözümden bir yaş akınca derin bir nefes verdim.
"Çok yakıyor." diye fısıldadım.
"Yarın cenazede ben ne dersem diyeyim ayakta durmak için ağlamayacaksın. Şimdi içinin geldiği kadar ağla, rahatla." dediğinde doğruldum.
Hiçbir şey demeden Özgür'e sarıldım ve gözyaşlarımın akıp gitmesine izin verdim.
Özgür saçlarımı okşarken, "Canım acıyor, Özgür. Her sabah uyandığımda sesinden, yüzünden mahrum kalmak canımı yakıyor." dedim.
"Güzelim." diyen Özgür'e baktım.
Gözyaşlarımı eliyle sildi ve "Güçlü görünmek için duygusuz olman gerekmez. Asıl korkulması gereken kişi duyguları olan insandır. Özellikle de duyguları kırılmış bir insan."
"Yine de herkes bunu anlayacak kadar zeki değil." dediğimde Özgür, "Ben herkes değilim." dedi ve ayağa kalktı.
"Yiyecek bir şeyler hazırlıyorum. Bugün burada kalacağım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalan
ChickLitAnnesinin ölümünü araştıran bir mafya, katile ulaşmak için bir başka mafyanın çevresine girip ona yakınlaşmaya başlar. Yalanlar ile kurulan bir evlilik, intikam ve aşk.