Bölüm 25.2

291 27 1
                                    

JAC O'DONNEL

Kırık kapıyı arkamdan kapamaya çalıştım ama tabii ki kapanmamıştı. O yüzden sadece içerisinin görülmesini engelleyecek kadar ittirmekle yetindim. Sonunda evin içine bakabiliriyordum. Daha önce gördüğüm bütün Tox evleri gibi düzenli ve moderndi. Kapı uzun bir koridora açılıyordu. Koridorun duvarları koyu griydi ama koridorun ışıklandırması sayesinde karanlık bir hava yaratmıyordu. İki tarafta da ikişer kapı vardı. Koridorun sonunda ise dönerek yukarı çıkan bir merdiven.

"Kesinlikle birbirimzden ayrılmıyoruz." dedim önümde yürüyen Freya'ya. Belki vampir ya da köken falan olsaydık ayrılmak güzel bir fikir olabilirdi ama bizim için kesinlikle mantıklı değildi. Bana döndü ve hafifçe gülümsedi.

"İtirazım yok."

Soldaki ilk kapıyı başıyla gösterdiğinde kafamı sallayarak onayladım. Kapalı kapıyı hafifçe açtıktan sonra kapıyı aralayarak içeri bir göz gezdirdi. "Mutfak." dedi bana bakarak. "Senin de anlayacağın gibi burada değiller." Ben sağdaki kapıya doğru giderken başka bir soru sordu. "Bu evde olduklarına emin miyiz? Sonuçta burada olsalar çoktan saldırmazlar mıydı? Sadece ikimizin içeri girdiğini bilmiyorlar mı?"

"Bilmiyorum." dedi kapıyı açarken. "Belki de burada değillerdir. Ama çok kesin konuşamam. Toxlar'ın ne yapmaya çalıştıklarını anlamak bazen çok zor olabiliyor." Açtığım kapıdan kafamı içeri uzattım. "Salon." dedim odayı incelemeye devam ederken.

Burası da gri ağırlıklı olarak düzenlenmişti. Duvarlar koyu griydi ve koltuklar da onlardan birkaç ton daha açık bir renkteydi. Koltukların arasında siyah bir sehpa vardı. Duvarda ise bir ayna asılıydı. Köşede büyük bir saksıda beyaz çiçekler bile vardı. Onu bunu bilmem ama Toxlar gerçekten güzel ev dekore ediyorlardı. "Burada da yoklar."

Sonraki iki kapıyı da çabucak kontrol ettik. Biri tuvaletti ve öbürü de birkaç mobilyanın yığıldığı ama düzenlenmediği bir odaydı. Sanırım bu eve yeni taşınmışlardı ve bazı şeyleri yapacak vakit bulamamışlardı. Ve bulamayacaklardı da. Acaba bu iş bittikten sonra buraya taşınabilir miydim? Sonuçta ev gerçekten güzeldi ve Salvatore Malikanesi de doğru düzgün yaşanamayacak kadar kalabalıktı. Ayrıca Deveraux'nun evinde kalmaktan daha kolay olabilirdi benim için. Kafamı sallayarak düşüncelerimden sıyrıldım ve Freya'nın peşinden üst kata çıktım. Deveraux'yu düşünmek için en kötü zamandı herhalde.

"Onları bulamamak," dedi Freya üst kat koridoruna ulaştıktan sonra. "Bulmaktan bile kötü. Herhangi bir kapıyı açabiliriz ve hemen arkasında olabilirler. Ya da bütün odalara bakarız ve burada olmadıklarını fark ederiz."

Bir cevap vermemi beklemeden en sağdaki kapıya gidip. Kapıyı açtı içeri kafasını uzattı. "Ah," dedi kapıyı biraz daha açarak. "Burası bebek odası. Burası..?"

"Hope'un odası." diye cümleyi tamamladı tanımadığım bir kız sesi. Sesin nereden geldiğini anlamak için arkamı dönmeyi denedim ama hareket edemiyordum. Olduğum yerde donup kalmıştım. Bu sırada Freya hızlıca arkasını döndü ve o da kalakaldı.

"Keşke vampirleri içeri alsaydık." dedi merdivenlerden yukarı yeni çıkmış olan kız. "Böyle çok sıkıcı oldu." Kız bana doğru yaklaşınca onu daha belirgin bir şekilde gördüm. Çok zayıftı ve simsiyah, vücudunu saran kıyafetler bunu çok net bir şekilde belli ediyordu. Yuvarlak bir yüzü vardı ama elmacık kemikleri yine de belli oluyordu. Siyah uzun saçları dümdüzdü. Kıvrık kaşları ve yeşil gözleri vardı. Dolgun dudaklarına koyu renkli bir ruj sürmüştü. Burnunun kenarında ve ortasında ise birer tane halka takılıydı.

Bana iyice yaklaştı ve beni baştan aşağı süzdü. Sonra da Freya'ya doğru döndü. Bu sırada Freya'nın az önce bakmakta olduğu odanın kapısı açıldı ve kucağında bir çocukla genç bir kız çıktı içeriden. Siyah saçlı kızdan daha genç görünüyordu. Kibar yüz hatları ve mavi gözleri vardı. Pembemsi sarımsı saçları hafif dalgalıydı. Kucağındaki bebek ise... Eh, Hope olduğunu anlayacak kadar zekiydim.

NEW SOLDIERS (The Vampire Diaries - The Originals Fan Fiction) (Türkçe)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin