Bölüm 125

75 5 0
                                    

ANGELIQUE FRAZIER

"Burayı pek sevmiyorum galiba." dedim Kat'le beraber Merkez'in koridorlarında yürürken. Doğruydu da. Mystic Falls'taki merkezin yer altında sıkışıp kalmış olmasını sevmiyordum. O yüzden, Toxlar bana kasabada bir ev ayarlamaya karar verdiklerinde oldukça sevinmiştim. "Eski evimizi daha çok seviyordum."

Kat, at kuyruğu yaptığı sarı saçlarını hafifçe savurarak bana doğru döndü. Siyah göz kalemi çektiği gözlerini yavaşça kırptı ve sorgulayan bir bakışla bana baktı. "Dört kişi yaşadığımız evden mi bahsediyorsun?"

Başımı sallayarak onayladım. Buraya gelmeden önce dört kişi beraber Mystic Falls'tan birazcık daha büyük bir şehirde yaşıyorduk. En yakın Merkez'e gitmek bile arabayla en az bir gün sürüyordu. O yüzden, o bölgedeki bütün Tox işlerinden biz sorumluyduk. Zordu, bazı zamanlar oldukça yoğundu ama yine de bir şekilde buradan daha huzurluydu. Ayrıca buradaki rahatsız edici kalabalık da yoktu. Sürekli tanımadığım kişilerin beni tanıyıp selam vermesi bir süre sonra rahatsız etmeye başlamıştı.

"Ben de seviyordum orayı." dedi Kat, adımlarını yavaşlatarak. Bir an gözleri uzağa daldı. Ben ise anılarımızı düşünemeyecek kadar gergindim. Çukur'dan çıktıktan sonra hiç vakit kaybetmeden buraya gelmiştim. Planım ise eşyalarımı toplayıp, halletmem gereken işleri halledip daha fazla vakit kaybetmeden buradan çıkmaktı. Ama kulübeden aşağı iner inmez Kat ile karşılaşmıştım. Karşılaşabileceğim en kötü kişi değildi belki ama yine de karşılaşmayı kesinlikle istemediğim biriydi. Ne yazık ki, o gitmesi gereken yere giderken kendisine eşlik etmemi istediğinde hayır diyememiştim.

İşin kötü tarafı ise ben buradan çıkıp Çukur'a gittikten sonra neler olduğuna dair hiçbir fikrim yoktu. Her ne kadar Willow hiçbir şey bilmediklerini söylese de ister istemez geriliyordum. Sonuçta kısa bir süreliğine de olsa ortadan kaybolmuştum ve hiç kimsenin fark etmemiş olması imkansızdı. Ama aynı şekilde eğer gerçekten hiçbir şey bilmiyorlarsa da Kat ile konuşurken fazla şey söylemekten ve her şeyi açık etmekten de korkuyordum.

Kat bir şey demeden tekrar adımlarını hızlandırınca ben de tekrar hızlandım. "Midnight nerede?" diye sordum, içten içe başka bir tehlikeli karşılaşma daha yaşamamayı umarken.

"Çalışıyor," dedi Kat. "Her zamanki gibi yoğun." Midnight bizim ekibimizin başı olduğu için kendimi bildim bileli her zaman çalışıyordu. Her an mutlaka bir işi vardı. Sadece oturuyormuş gibi göründüğü zamanlarda bile ya birinden haber bekliyordu ya da kafasında çeşitli planlar kuruyor, hesaplar yapıyordu. Buna rağmen ben büyürken bana vakit ayırmayı ihmal etmemiş olması mucizeydi.

Bunun üstüne ikimiz de bir şey demeyince bir süre daha sessiz bir şekilde ilerledik. Kat'in söylemek istediği bir şey olduğunu görebiliyordum ya da en azından benim bir şeyler söylemem gerektiğini düşünüyordu. Ama ben hiçbir şey demedim, ondan önce konuşup bilmediği şeyleri ortaya dökmeye hiç niyetim yoktu. Neyse ki Kat'in tekrar konuşmaya başlaması çok uzun sürmedi. Yürürken yavaşladı, yavaşladı ve sonunda durdu. Ben de onunla beraber durduğumda bana döndü. Uzun kirpiklerinin altından, düşüncelerimi okuyabiliyormuş gibi bana bakan gözlere baktım.

"Sen bizim gururumuzsun, Angelique." dedi ve o an bu konuşmayı yapmayı gerçekten istemediğime emin oldum. "Güçlü bir Tox'sun. Eğitimin çok iyi bir düzeyde, şu an kadar her görevde başarılı oldun, defalarca kendini kanıtladın. Özellikle buraya geldikten sonra, öbür ikizler ile olanlardan sonra bir kez daha bizim için değerini gösterdin. Ayrıca dördümüz, biz bir aileyiz, biliyorsun. O yüzden birimiz hepimizi temsil ediyor. Sen iyi bir şey yaptığında biz de mutlu oluyoruz."

Kat'in kaşları hafifçe çatılıp gözlerine tehditkar bir ifade yerleşirken konuşmaya ama ile devam etmemesini umdum. Bu söyledikleri başlı başına yeterli şeylerdi zaten. Onları gururu olmam, aile olmamız.... Artık bunları duymak istemiyordum. Onlara bir kere ihanet ettikten sonra hala aile olduğumuzu onlardan duymak çok sertti. Sanki ne kadar hayal kırklığı olduğumu yüzüme bile bile çarpıyorlardı. Belki direkt öyle yapsalar daha bile az acıtırdı canımı.

NEW SOLDIERS (The Vampire Diaries - The Originals Fan Fiction) (Türkçe)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin