Bölüm 99

115 8 4
                                    

RHEA BREINER

Tanıştığım için heyecanlanma şansımın bile olmadığı Angelique'i ve burada olmak zorunda olduğunu bilmeme rağmen sinirlenmeden duramadığım Judd'ı içeride bırakarak Grey'in peşinden dışarı çıktım. Sonunda patlamıştı.

Lizzie'nin adını söylediğim an böyle olacağını tahmin ediyordum ama içeride sigara içmesine izin verecek değildim. Lizzie'yi geri alacaktık, bir planımız vardı. Bir daha geri gelmeyecekmiş gibi davranmayı kesmesi gerekiyordu. Sadece işler beklediğimizden biraz daha hızlı gidiyordu. Ama Lizzie bize güveniyordu. Gitmeden önce onu görmüştüm, malikanede onu almaya geldiklerini fark ettiğinde gözlerindeki ifadeyi görmüştüm. İstemiyordu ama Josie için yapacaktı, Grey'e güvendiği için yapacaktı.

Ama Grey'in halini görse... Angelique görmüştü işte ve yüz ifadesi her şeyi belli ediyordu. Bunu beklemiyordu. Tabii, Grey çoğu zaman sakin sakin gezdiği için insanlar sanıyordu ki hep öyle ama ben biliyordum arkadaşımı, her şeyi içine attığını ve sonunda patladığını biliyordum. Dengesiz bir aptal olduğunu da biliyordum. Dışarı çıktığımda durup karanlıkta ona bakındım. Merdivenden indiğimde sağda kalan ağaçlardan birine sırtını yaslamış ve yere oturmuştu. Dizlerini kendine doğru çekmişti ve dirseklerini dizlerine yaslamıştı. Ona doğru giderken elindeki sigara paketi ile oynadığını fark ettim. Çakmağını kırınca kalmıştı böyle.

Yanına gittiğimde tam karşısındaki ağaca yaslanarak aynı şekilde oturacaktım ki Grey bakışlarını yerden ayırmadan konuştu. "Oraya oturma." Sorgulayan bakışlarla ona baksam da başını kaldırmadı. Ben de sesli bir şekilde sorma gereği duymadım. Onun yerine onun yaslandığı ağaca yaslanarak yanına oturdum.

"Bir planımız var." dedim. Bir planımız vardı da. Sadece vakti tam olarak ayarlayamadığımız için birkaç adım geride kalmıştık ve tahmin ettiğimizden de hızlı olmamız gerekiyordu. Ama yapabilirdik, bunu halledebilirdik. Başımın arkasını ağaca yasladım. "Senin yaptığın, iyi bir planımız var ve işe yarayacak." Grey de bunu biliyordu ama işte...

"Biliyorum." dedi, beni takip ederek başını geriye attı ve bakışlarını yıldızlarla dolu gökyüzüne çevirdi. "Biliyorum ama Rhea..." Gerisini getiremedi. Uzanıp omzunu tuttum.

"Biliyorum." dedim ben de. Açıklaması gerekmiyordu. Ya yapamazsak, ya kurtaramazsak her zaman bir soru olarak kalacaktı. Grey'in Lizzie'yi, canlı ve sağlam bir şekilde, güvenli bir yerde görene kadar rahatlamayacağını biliyordum. Korkmasının sebebini de biliyordum.

Ama bu sefer Jac gibi olmayacaktı çünkü bu sefer kaçmamıştı, onu yalnız bırakmamıştı. Bu sefer ben de buradayım ve en önemlisi Grey de buradaydı.


ANGELIQUE FRAZIER

"Bana niye kızıyorsun anlamıyorum!" diye bağırdı Rhea, ona istemeden de olsa ters bir laf eden Deveraux'ya. Deveraux'nun hemen karşısında dikilmiş, ellerini iki yana açmıştı. Koltukta oturan Deveraux'ya tepeden ölümcül bakışlar atıyordu. Deveraux cevap vermeyince daha da sinirlendi ve hafifçe üstüne doğru eğildi. "Senin planındı, gitmesine sen izin verdin. Şimdi neden hepimizden acısını çıkarıyorsun anlamıyorum."

Deveraux tek eliyle şakaklarını ovalarken Rhea başını iki yana sallayarak Deveraux'dan uzaklaştı ve odada volta atmaya başladı. İkisi de o kadar gergindi ki buraya geldiğimden itibaren ne ben ne de Judd çok konuşamamıştık. Ben çekiniyordum o yüzden konuşmuyordum ama Judd'ın durumu biraz daha farklıydı. Judd ne zaman konuşsa Rhea, hiç acımadan kelimeleri ağzına geri tıkıyordu. Bir süre sonra ise Judd çabalamayı bırakmıştı ama Deveraux'nun şu anki haline göre sakince uyardığı Rhea da surat asıp susmuştu zaten.

NEW SOLDIERS (The Vampire Diaries - The Originals Fan Fiction) (Türkçe)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin