ELIZABETH "LIZZIE" SALTZMAN
Sabah uyandığımda ilk fark ettiğim şey keskin bir baş ağrısıydı. Şakaklarımdan göz kapaklarıma kadar zonklayan ve başımı sıkıştıran bir ağrı vardı. Yüzüme gelen güneş ışıkları da hiç yardımcı olmuyordu. Gözlerimi kıstım ve nerede olduğumu anlamaya çalıştım.
Üstümde bir battaniye vardı ve kimin olduğunu bilmediğim bir evdeydim. Ah, bir de altımda pantolon yoktu. Üstümde de bana ait olmayan bir tişört. Yattığım koltuğun yanındaki sehpanın üstünde iki boş şişe ve ikisi kahve dolu kupalar olmak üzere dört bardak vardı.
Dün akşamın anıları yavaş yavaş belirmeye başladı. Buraya beni Deveraux getirmişti. Konuşmalarımız, içtiklerimiz... Bana ilk defa ve büyük ihtimalle de son defa Jac'tan bahsetmişti. Bizi nasıl bulduğunu anlatmıştı. Ayrıntıları hatırlamakta hala zorlanıyordum ve hatırlamaya çalışmak başımın ağrısını daha da arttırıyordu sanki.
Battaniyeyi üstümden atıp öbür koltuğun üstüne konulmuş pantolonumu giydim. Kurumuştu. Battaniyeyi düzenlemekle uğraşmadan kalktım. Deveraux'dan iz yoktu, ne salonda ne de mutfakta. Yatak odasında hala uyuyor olabilirdi ama pek sanmıyordum. Eğer D'yi tanıyorsam olabileceği tek yer ve yapabileceği tek bir şey vardı.
Evin kapısını açıp verandaya çıktım. Tahmin ettiğim gibi Deveraux dışarıdaydı. Bahçede bir ağaca sırtını vermiş ve yine tahmin ettiğim gibi sigarasını içiyordu. Merdivenlerden indim. Beni fark etse bile tepki göstermedi. Boyu uzun olduğu için suratının bir kısmı önüne düşen yapraklar tarafından kapanıyordu. Bir elini cebine atmıştı ve ayaklarını da çapraz yapmıştı. Sigarasını küllerini umursamazca silkeledi.
"Günaydın." dedi ben ona doğru yaklaşmaya devam ederken. Hala yüzünü düzgün göremiyordum. Hemen karşısındaki ağaca yaslandım ben de. Gözlerimle sigarasını dudaklarına götürüşünü takip ediyordum. Bir türlü bırakmıyordu şunu.
"Dün..." diye başladı cümleye, ben cevap vermeyince. Bilerek cevap vermemiş değildim, sadece kafam biraz dağınıktı ve hatırlayamadığım bir şeyler vardı. "Neler hatırlıyorsun?" O konuşurken dudaklarını takip etmeye devam ettim. Gözlerini göremiyordum.
"Ben..." Dün geceye ait anılarımı hızlıca yokladım. "Jac ile ilgili anlattıklarını hatırlıyorum. Bizi nasıl bulduğunu da. Ama o kadar, gerisi yok."
Kafasını salladı, hala bakışlarını göremiyordum. Normalde ne düşündüğünü anlamak zor olabilirdi ama gözleri görünmezken imkansızdı. "Niye? Hatırlamam gereken bir şey mi var?" Bu soruyu sorarken bile bir şeyler olduğunun farkındaydım. Bu aramızdaki tuhaf havanın nereden geldiğini bilmiyordum ama unuttuklarımla bir ilgisi olduğundan neredeyse emindim.
"Bir şey yok. Sadece..." Sigarasını dudaklarının arasına koydu, içine çekti ve sigarayı uzaklaştırdı. Cümlenin gerisini söylemesi için beklerken dumanı üflemesini izledim. "Bana söylediğin bir şey... Birilerini Tox sandıklarını söylemiştin."
Bunun neden aklına takıldığını merak etsem de kafamı sallayarak onayladım. "Evet, Rhea. Yıllardır onların yanındaymış, daha önce Toxlara karşı savaşırken de yanlarında olduğuna oldukça eminim. Geçen gün, Toxlar geldiğinde..." Josie'yi götürdüklerinde, diye düşünsem de sesli bir şekilde eklemedim. "Rhea'nın dövmesi ortaya çıktı. Bizimkiler Tox olduğuna çok emin ama ben öyle düşünmüyorum. Dövme oldukça tahrip olmuş. Çıkarmaya çalıştığı belli ve-"
"Rhea," dedi Deveraux sözümü keserek. "Sarışın, mavi gözlü ve hafif gıcık bir tip mi?" Sigarasını ağaca bastırarak söndürdü ve yere attı.
Kafamı sallayarak onayladım. Kafam biraz karışmıştı. "Tanıyor musun onu?" Dudaklarının kenarı hafifçe kalktı ve sinsi bir gülüş belirdi. Sesli bir şey dememiş olsa da ben almıştım cevabımı. Gerçi nereden tanıdığını bilmiyordum ve şu an bunu sormayacaktım. Hala başım çok ağrıyordu. "Kahvaltıya kalacak mısın?" diye sordum. Evet, derse beraber kahvaltı yapabilirdik, daha önce asla böyle bir şey yapmamıştık. Ama bir yandan da hayır demesini istiyordum, aramızdaki bu tuhaflığın sebebini bulmam gerekiyordu önce. Bir de şu baş ağrısına bir çözüm...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEW SOLDIERS (The Vampire Diaries - The Originals Fan Fiction) (Türkçe)
Fiksi PenggemarMystic Falls'ta kabuslar gerçek oluyor. Karanlık gelecek daha da kaçınılmaz hale geliyor. Rayna'dan yeni kurtulan Stefan evine, Mystic Falls'a döndüğünde hiçbir şeyin bıraktığı gibi olmadığını görür. Kasabaya yeni baş belaları gelmiştir. Katheri...