Bölüm 43

210 17 4
                                    




STEFAN SALVATORE

Klaus'u takip ederken kulağıma gelen itfaiyecilerin sesi gittikçe artıyordu. Onlara yaklaştığımızı biliyordum. İnsanlara yaklaşıyorduk ve bu beni geriyordu. İnsanların burada bizi görmesi zaten yeterince problem yaratırdı ama ondan daha büyük bir sıkıntı vardı: Toxlar.

Toxların bizim gibilere karşı acımasız olduğunu biliyorduk ama ya insanlar? İnsanlar hakkında ne düşünüyorlardı? Onlara acırlar mıydı? Eğer, insanlar onları görecek olursa hafızalarını silmekle uğraşırlar mıydı yoksa kısa yolu mu seçerlerdi? Bu sorunun cevabını bilmiyordum ve açıkçası öğrenmek de istemiyordum. O yüzden acele etmemiz gerekiyordu.

Toxların başındaki kişiyi, Aretha'yı, öldürdüğümüzde Toxların buradan gideceğine dair bir garantimiz yoktu ama elimizdeki en iyi şey buydu. Ayrıca, evleri ya da Rhea'nın deyişiyle gizli üsleri yanmıştı, birçoğu zaten burada değildi, bir kısmı çoktan kaçmıştı ve bir kısmı da ölmüştü. Gerçekten kötü bir durumdaydılar ve onlar bu kadar hasar almışken liderlerini öldürmek elimizdeki en sağlam plandı.

"Daha ne kadar gideceğiz?" diye sordu Damon. Soruyu oldukça kaba ve bıkkın bir şekilde sormuş olsa da hiç kimse alınmadı ya da sinirlenmedi. Bu Damon'ın genel tavrıydı ve hepimiz, onun içten içe ikizleri oldukça sevdiğini biliyorduk. O yüzden onun alaycı tavrını görmezden geldik ama Damon konuşmaya devam etti.

"Ciddiyim." dedi ve benden gelen ters bakışa rağmen konuşmaya devam etti. "Ormanın neredeyse ucuna geldik. Arina ortalıkta yok ve insanlara yaklaşıyoruz. Belki de... İyidir ve bir şekilde ormandan çıkmayı başarmıştır. İnsanlar ona bir şey yapmaz, masum bir genç kız gibi görünüyor. Ama biz yakalanırsak bu başımıza iş açabilir."

Her ne kadar bunu kabul etmek istemesem de Damon haklıydı. Arina'nın çoktan buradan kurtulmuş olma şansı vardı ama bundan emin olana kadar onu aramayı bırakmayacağımızı biliyordum. Ayrıca o çığlık... O normal bir çığlık değildi. Başına bir şey geldiğini biliyordum. Hala hayatta olduğunu umuyordum ama içten içe bundan çok da emin değildim. Sonuçta o bir cadıydı. Evet, güçlü ve harika bir cadıydı ama çok gençti ve tek başına, ormanda, birçok Tox'a karşı ne kadar dayanabilirdi? İşte beni korkutan bu sorunun cevabıydı.

"Damon!" Birinin bağırışını duyduğumuzda, hepimizi olduğumuz yerde durduk ve umutla arkamızı döndük. Ama Arina değildi bu sesin sahibi, Aries'ti. Arkasında da Rhea ve Judd vardı. Üçlü yürüyerek bize yaklaşırken onları bekledik. Savaştaydık, evet. Ormandaydık, o da tamam. Hani yangın falan da var, onu da anlarım ama Aries'in kıyafetlerinin halini hiçbir şekilde açıklayamıyordum. Sanki biri onu tutup yerde sürükleyerek bütün ormanı gezdirmiş gibiydi ve abartmıyordum.

Caroline yanımıza yaklaşan Aries'e sinirli bir bakış attı. "Hemen buradan gidiyorsun." Sesi ve söyleme tarzı her ne kadar sinirli olsa da endişelendiğini biliyordum. Arina için endişeliydi. Üstüne bir de çoktan gitmiş olması gereken Aries hala buradaydı. Ayrıca Bonnie ve Enzo gitmişlerdi. Bonnie ne durumdaydı, bilmiyorduk. Üstüne bir de Nora... Caroline'ın bu konularda ne düşündüğünü anlayamıyordum. Kendini kapatmıştı. Sadece Nora'yı ilk duyduğunda ne kadar üzüldüğü görme şansım olmuştu ama Klaus'un ona Arina'yı hatırlatmasıyla birlikte sessizliğe bürünmüştü. Şimdi ise içindeki annelik içgüdüleri yeniden uyanmıştı ve Aries'i azarlatıyordu Caroline'a.

"İkizim ormanın bir yerinde ve tehlikede." dedi Aries alınmışçasına. Caroline'a bunu anlamayacak kadar aptalmış gibi bakıyordu. "Onu bırakıp gidersem nasıl bir ikiz olurum?" diye ekledi Aries ve bu cümle Caroline'da bir şeylerin değişmesine sebep oldu. Tam olarak neydi bilmiyorum ama Caroline öfleyerek alnını kırıştırdı ve eliyle şakaklarını ovuşturdu. Bir an Aries'e sarılmak için ileri atıldı ama sonradan vazgeçti ve sadece üzgün gözler ile Aries'e bakınmakla yetindi.

NEW SOLDIERS (The Vampire Diaries - The Originals Fan Fiction) (Türkçe)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin