JOURDAN "JUDD" KAEL
"Sanırım bugün gideceğim." dedim, koltukta hemen yanımda oturan Willow'a dönerek. Önce yan gözle bana baktı ve ardından öne eğilip elindeki kağıtları bıraktı. Sonrasında ise tamamen bana döndü.
"Hazır olduğuna emin misin?" Kaşları endişeyle çatılmıştı. "Seni iyi karşılamayabilirler, biliyorsun." Başımı sallayarak onayladım. Bunun tabii ki farkındaydım ama gitmek zorunda olduğumun da farkındaydım, aynı kasabada yaşayıp onlardan daha fazla kaçamazdım.
Willow da aynı şekilde başını salladı. "Sen bilirsin ama unutma on beş yılda çok fazla şey değişmiş olabilir. Rhea'nın-"
"Biliyorum. Lütfen, Willow, çocuk değilim." O bana hafifçe gülümseyince ben de ona aynı şekilde karşılık verdim. Rhea ile ilgili olanlar...
Willow, ben ona olanları anlattıktan bir süre sonra söylemişti bana Rhea'nın eskiden Tox olduğunu. Öbürleri biliyor muydu, bilmiyordum. Ama eğer öğrendilerse tepkilerinin çok hoş olmayacağını tahmin ediyordum. Belki on beş yıl önce olsa ben de öyle olurdum ama artık Toxlar o kadar düşmanca ve kalpsizce gelmiyordu. Eh, düşüncemin değişme nedeni biraz barizdi.
Ayrıca Rhea, Toxlardan yüzyıllar önce ayrılmıştı ve eski Tox olmak, Toxların gözünde ölüm cezası bile gerektirebilirdi ama açıkçası beni çok da etkilememişti. Sadece onlardan ayrılacak cesarete sahip olmasına hayran kalmıştım ama ona bile şaşırmamıştım. Çok tipik bir Rhea hareketiydi. Eğer öbürleri bilmiyorsa... Onlara söyleyeceğimi pek sanmıyordum ama zaten on beş yıl geçmişti. Çoktan öğrenmişlerdir, herhalde.
Bir saat sonra Salvatore Malikanesi on beş adım ötemde yükseliyordu. Ama buna rağmen, en son bıraktığımın aksine içeriden neredeyse hiç ses gelmiyordu. Duyduğum tek şey sakince konuşan Stefan'dı ama dediklerini anlayamıyordum.
Derin bir nefes aldım ve kapıya gittim. Cesaretimi topladıktan sonra kapıyı çaldım. Ne kadar zor olabilirdi ki Rhea'yla yüzleşmek? Stefan'ın sesi kesildi. Şimdi içeride hiçbir ses yoktu. Ardından adım sesleri geldi, sanırım iki kişilerdi. Sonunda kapı açıldı.
Kapıyı açan Stefan'ın, on beş yıl önceki halinden hiçbir farkı yoktu. Zaten vampirdi ve yaşlanmasını beklemiyordum. Yüzünde, şaşkınlığını belirten tek şey hafifçe kalkmış kaşlarıydı. Hemen arkasında ise bir şekilde önceki halinden daha da dağınık görünen Damon vardı. Saçları, normal halinden biraz daha uzundu ve Stefan'nın aksine Damon'ın suratında geniş bir gülümseme vardı. Kaşları ve elleri havaya kalkmıştı.
"Şuna bak!" dedi Damon, beni gördüğüne şaşırmaktan çok, bu yüzden eğlenmiş gibi duruyordu. "Kaçak dönmüş. Neye borçluyuz bunu?" Bir an buna nasıl tepki vereceğimden emin olamadığım için olduğum yerde donup kaldım. Ama ben daha bir şey yapamadan Stefan uzanıp beni kolumdan yakalayarak kendine çekti ve sıkıca sarıldı. "Hoş geldin." dedi. Ne kadar rahatladığıma şaşırarak ben de ona çabucak sarıldım.
Stefan beni bıraktıktan sonra Damon da aynı şekilde sarıldı. Bu sırada Stefan kapıyı kapadı. Üçümüz beraber koltuklara doğru giderken Stefan, "Seni son gördüğümüzden beri hiç yaşlanmamışsın." dedi. Oturmadan önce dönüp ona baktım, benim için üzülmüş gibi duruyordu.
Fark etmişti, tabii ki edecekti. Bu dediği üzerine ne diyeceğimi bilemediğimden sessizliğimi korudum ve en yakın koltuğa oturdum. "Ben de burayı son gördüğümden beri ev halkı azalmış." Stefan hiçbir şey demese de çabuk bir bakışla Damon'ın tepkisini kontrol etti. Bir şeyler olduğu belliydi. Hele Rhea'nın çoktan öfkeli bir şekilde burada belirmemesinden yola çıkarak bu olan şeyler sıradan bir şey de değildi.
![](https://img.wattpad.com/cover/70769164-288-k884611.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEW SOLDIERS (The Vampire Diaries - The Originals Fan Fiction) (Türkçe)
FanfictionMystic Falls'ta kabuslar gerçek oluyor. Karanlık gelecek daha da kaçınılmaz hale geliyor. Rayna'dan yeni kurtulan Stefan evine, Mystic Falls'a döndüğünde hiçbir şeyin bıraktığı gibi olmadığını görür. Kasabaya yeni baş belaları gelmiştir. Katheri...