Bölüm 136

79 5 0
                                    

CLAYTON LEE

Brody, Rhea'nın arkasından kalkıp odadan çıkarken ister istemez gözlerim ile onu takip ettim. Neden gittikleri az çok anlayabiliyordum ama iki kişinin eksilmesi gözlerimi oyalayacak daha az kişi demekti. Yani o konuşurken, ona bakmak kabul edilebilirdi ama başkaları konuştuğunda başka bir tarafa bakmalıydım. Gözlerimi üstünden çekmeliydim.

Ama tam karşımda duruyordu. Ona bakmamak... Neredeyse imkansızdı.

Angelique, yüksek taburenin üstüne yerleşmişti. Bakışlarından ne kadar gergin olduğunu anlayabilsem de oturuşunda buna dair hiçbir iz yoktu. Vücudunu hafifçe geriye atmış ve dirseğini arkasındaki tezgaha yaslamıştı. Kokusundan içinde ne olduğunu anlamasam da alkollü bir şey olduğundan emin olduğum bardağı elinde tutuyor, arada bir döndürüyor ve bardağın içinde küçük bir girdap oluşturuyordu.

Üstünde siyah bir tayt ve ona büyük gelen siyah bir tişört vardı. Dalgalı saçları omuzlarından arkaya, tezgahın üstüne düşüyordu. Gözlerindeki kalemden, hafif makyajdan ve boynunda parlayan kırmızı taştan; aynı zamanda yeni gelen üçlünün süslü kıyafetlerinden hep beraber bir yere gittiklerini tahmin edebiliyordum. Belki de onlar için güzel geçen bir geceyi mahvetmiştik.

Bütün bunların arasında yine de gözlerimi, yeşil ve her zamanki gibi karanlık bakan gözlerinden ayıramıyordum. Konuşma sırasında çattığı kaşlarından ve kaşlarının arasında beliren hafif çizgiden, bir şey demeden önce dudaklarını hafifçe yalamasından... Bakma, Clay. Bakma, gözlerini kaçır.

"Bu da aradan çıktığına göre," dedi Angelique, mutfak kısmından çıkıp Lizzie'nin yanına giden Grey'i gözleri ile takip ederek. Sonunda ben de gözlerimi Ange'den ayırdım ve Grey'e baktım. Grey, Lizzie'nin oturduğu koltuğa oturdu. Onun oturmasıyla birlikte Lizzie'nin de hafifçe ona doğru kayması bir oldu ama bu o kadar minik bir hareketti ki neredeyse bilinçsizce yapılmış gibiydi. "Artık anlatır mısınız? Beatrix'in tepkisinden yola çıkarak," Bir kez daha Beatrix'ten sanki daha önceden Toxların başı değilmiş gibi bahsetmişti; rahat, düz, neredeyse bıkkın bir ses tonu ile. "Çukur'a girmemiz ile ilgili bir şey olduğunu düşünüyorum."

Angelique'in konuşmaya başlaması ile dışarıda Rhea'nın da bir şey söylediğini duydum ama onları dinlemek yanlış hissettirdiği için içeri odaklandım. Zaten Angelique oradayken aksini yapmak benim için zor olacaktı. Angelique'in yanında oturan Jourdan, ya da Rhea'nın da dediği gibi Judd, önce Deveraux'ya kısa bir bakış attı ardından oturduğu yerde hafifçe Ange'e doğru döndü.

"Tam olarak değil ama biz son noktayı koyduk." dedi. Daha ben bile neler olduğunu bilmezken o her ayrıntıya hakimdi ve hareketleriyle, rahatlığıyla bunu belli etmekten de kaçınmıyordu. Onun dövmeli bir Tox olmadığını bilsem de beni germeyi başarıyordu. "Daha önce Ida'nın ekibini duydun mu?"

Ida'nın ekibine dair neredeyse hiçbir şey bilmiyordum. Angelique'in gözlerini kısıp düşünmesinden ve ardından ona bakarak kafasını iki yana sallamasından benimle aynı durumda olduğunu fark ettim. Bu hareketiyle beraber salon kapısının yanındaki duvara yaslamış olan Kai, sertçe nefesini verdi. "Tekrar başlıyoruz."

Angelique ona susmasını ima eden keskin bir bakış atmaktan geri kalmadı ama Kai sadece gülerek karşılık verdi. Ne kadar samimilerdi, hem de ne kadar kısa bir sürede... Aslında hayır, sürekli Angelique'in ben her şeyi bilmeden önce de buraya geldiğini unutuyordum. Kim bilir ne kadar süredir tanışıyorlardı?

"Duymamış olmanız normal," dedi Judd ikisinin arasındaki bakışmaları görmezden gelip bana doğru dönerek. Geldiğimizden beri neredeyse hiçbir şey dememiş olmama rağmen benim de bir şey bilmediğimi anlamıştı. "Onlar... Bir çeşit temizlik ekibi gibi ya da daha çok ortadan kaldırma da diyebilirsiniz. Bir Tox merkezi amacından çok şaştığında ya da art arda birçok hata yapıp kontrolden çıkmış gibi hissettirdiğinde bir araya geliyorlar."

NEW SOLDIERS (The Vampire Diaries - The Originals Fan Fiction) (Türkçe)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin