Bölüm 58

156 17 2
                                    

GREY DEVERAUX

Çok uzun süredir bir evim yoktu çünkü asla bir yerde belirli bir süreden fazla durmazdım. Asla arkadaş edinmez, bir kıza aşık olmazdım. Çünkü emin olduğum bir şey varsa, o da Toxların her şeyi alacağıydı. Eğer onları parçalamak, dağıtmak, yerle bir edip küllerini rüzgara katmak istiyorsam ellerine hiçbir koz veremezdim. Ve asla hiç kimseye güvenemezdim.

En azından en başta planlarım buydu. Ama kendi kurallarımı ne de güzel çiğnemiştim. Neler kaybedeceğimi bile bile yapmıştım bunları. Onu görmüş ve her şeyi kenara atmamak için kendimle savaşmış ama yine de dudaklarına teslim olmuştum. Zekasına, inatçılığına, gücüne... Her şeyine. Kendimi aşık olmamak için zorlamıştım, hiçbir şeye yaramayacağını bile bile.

En azından kurallarımı ve kontrolümü tamamen elden bırakmamıştım ve yanında kalmamıştım. Jac ile geçirdiğimiz üç dört günün ardından ondan uzaklaşmak için elimden geleni yapmıştım. Ama vücudum mantığıma karşı çıkıyordu. Gerçi ona geri dönmek her şeyi daha kötü bir hale getirmişti.

Ben de oradan uzaklaşmıştım arkamda bir mektup bırakıp. Ama o mektubu koymak için eve geri girdiğimde, neredeyse çıkamayacaktım. Çıkmak da istemiyordum, onu bırakmak istemiyordum. Birkaç günlüğüne bile evimiz diyebildiğim dört duvarın arasından çıkmak istememiştim. Ya da Jac'ı bırakmak istememiştim.

Ama Toxlar vardı. Asla peşimi bırakmayacaklardı ve ben de asla onların peşini bırakmayacaktım. Jac da aynı şekilde. İşte tam bu yüzden beraber olamazdık. Birimiz yakalandığında her şeyi boş veremezdik. Bunları düşünerek çıktım o evden o gün. Jac'tan uzağa gittim. Elimden geldiğince.

Ama onun isteklerinin peşinden koşmaya devam ettim. İkizleri buldum ve yanlarında kaldım. Yıllarca. Asla onları tehlikeye sokmayacak şekilde ama. Bu Jac'tan farklıydı. Lizzie ve Josie ile konuşmam bile onları tehlikeye sokmaya yeterdi ama bu saklanabilecek bir şeydi. Jac ile aramızdaki şey ise saklanamazdı. Beraber oraya buraya giderken onu kaybedeceğim günü beklemenin acısını çekemezdim.

Lizzie ve Josie bana yeni bir amaç vermişti. Ayrıca kendimi Jac'a yardım ediyormuş gibi hissediyordum. Hatta bazen Lizzie'nin bazı hareketleri Jac'ı o kadar çok çağrıştırıyordu ki kendimi onun yanındaymış gibi hissediyordum. Ama Lizzie'ye o şekilde bakmıyordum. Lizzie ve Josie küçük kız kardeşlerim gibiydi. Ve şimdi onların peşinden bu lanetli kasabaya geri dönmüştüm.

Sonunda Jac'ın amacına ulaşmıştım. Onları Toxların elinden kurtarıp ailelerine kavuşturmuştum. En azından Toxlardan kaçtıktan sonra bunu yaptıklarını tahmin ediyordum. Henüz onlar ile konuşmamıştım. Ama onlara gitmeleri gereken yerin ismini vermiştim. Bundan sonrasını kendileri halledeceklerdi. Benimse yapmam gereken başka şeyler vardı.

On beş yıl geçmişti. Hala aynı evde oturup oturmadığından emin değildim. On beş yıl kısa süre değildi sonuçta ve çok şey değişmiş olabilirdi. Ama Salvatorelar hala buradaydı. Jac da burada kalacağını söylemişti, ayrıca kardeşini de bulmuştu. Belki sonunda istediği hayatı kurmuştu. Kardeşi, arkadaşları ve Kol ile birlikte. Bunu düşünmek acı veriyordu ama tabii ki başka sevgilileri, aşıkları vardı. Belki Kol'dan başkaları da olmuştu. Ama zaten ben de bir anda kucağıma koşmasını beklemiyordum.

Sadece onu görmek istiyordum. On beş yıl sonra, kaç yaşındaydı? Otuz mu? Otuz beş mi? Fark etmezdi. Sadece onu bir kez daha görmek istiyordum. Onda nelerin değiştiğini görmeliydim, gülüşünün aynı olup olmadığını...

Orada olmayacağını düşünsem de ilk önce eskiden kaldığımız eve gittim. Sokaklar hatırladığımdan daha farklıydı. Yeni evler vardı artık, birkaç yeni kafe ve yeni bir otel. Ama bu yolumu bulmamı engellemedi. O evin yerini biliyordum, ondan kaçarken öğrenmiştim bunu. Ben anılarda kaybolmuşken ayaklarım beni götürdü istediğim yere.

NEW SOLDIERS (The Vampire Diaries - The Originals Fan Fiction) (Türkçe)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin