Bölüm 105

73 8 1
                                    

HAYLEY MIKAELSON

Kai, Angelique ve Freya üst katta henüz ne olduğunu bile bilmediğimiz büyü ile uğraşmaya devam ediyorlardı. Neredeyse bir buçuk saati geçmişti onlar yukarı çıkalı. İşlerinin ne kadar uzun sürdüğünü sadece ben değil Rhea da fark etmiş olacaktı ki onları yoklamak için yukarı çıktı. Biz ise bu sırada Judd'ın bize getirdiği kahveleri yudumluyorduk. Judd, son derece rahat bir tavırla telefonuyla ilgilenirken Klaus bir anda "Sen bir melezsin." deyiverdi. Bunun üzerine üçümüzün bakışları Judd'a kitlenirken o, oturduğu yerde dikleşti ve boş bir ifadeyle Klaus'a baktı.

 "Nasıl?" diye sordu, Klaus'un bunu nasıl fark ettiğini anlayamayan Judd. Gerçi sorusuna rağmen çok da şaşırmış gibi durmuyordu.

"Bir melezin kokusunu binlerce kilometre uzaktan alabilirim. Ama burada 'Nasıl?' diye sorması gereken biri varsa o benim." dedi. Rhea ve Grey'in ortalıkta olmamasından dolayı oluşan otorite boşluğunu hemen kullanmaya çalışıyordu. Onun hiç işine gelmiyordu, böylesine bir operasyonda bu tarz bir görev üstlenmek. Yine de bu kadar az itiraz etmesine bile oldukça şaşırmıştım.

"Eh, Toxlar." diye cevap verdi Judd biraz önceki rahat haline dönmeden önce. Sanırım artık Toxlar her şeyin cevabı olabiliyordu. Ama burada tek merak ettiğimiz şey bu değildi. Tamam Judd'ın melez olmasında Toxlar'ın parmağı olabilirdi, sonuçta Toxların tuhaf yöntemlerle melez yapıyor olması çok şaşırtıcı değildi, en azından benim için. Buradaki esas sıkıntı Toxların neden Judd'ı melez yaptığıydı. Judd onlar ile ne kadar yakındı?

Klaus da benim gibi birçok noktaya takıldığı için Judd'ı biraz daha sorgulamak istiyordu ama o sırada merdivenlerden inen Rhea ile bu konu daha sonradan gündeme gelmek üzere kapandı. "Onların işleri biraz daha sürecekmiş, bu sırada biz de artık başlayabiliriz." dedi sehpanın üstünde duran kahvesini aldıktan sonra. "Biraz önce de anlattığımız gibi siz üst taraftaki gözümüz, kulağımız olacaksınız. O yüzden dikkat çekmemeniz çok önemli ve bu da 'Nasıl Tox olunur?' adı dersimizin artık başlaması gerektiğinin bir göstergesi."

Rhea'nın söyleyiş tarzı her ne kadar bunun önemli bir şey olmadığına dikkat çekmek istermişçesine olsa da düşündükçe bu fikrinin o kadar da güzel olmadığını fark ettim. Toxlardan biri gibi davranmak mı? Yıllarca onlara karşı savaşmışken, onlardan ne kadar farklı olduğumuzu kanıtlamaya çalışırken... Şimdi onlar gibi davranmak mı?

Yan gözle Klaus'a baktığımda onun da kaşlarını çattığını ve sinirli bir şekilde Rhea'ya baktığını fark ettim. Bunu kabul edecek miydi? Ben bile bu konuda pek rahat değildim. Hope'u bizden ayıran insanlar gibi davranmak zorunda olmak, bunu öğrenmek... Elijah, uzanıp elimi tuttu. Ona baktığımda göz göze geldik. O da bu fikirden çok hoşlanmamıştı ama Klaus'un aksine, sinirlenmekten çok iğrenmişti. Daha çok bunu etik bulmuyor gibiydi.

Rhea bir süre sustu. Sanırım söylediği şeyi sindirmemizi ve tepki vermemizi bekliyordu ama biz sadece asık suratlarla sessizce oturmaya devam ettik. Rhea oldukça abartılı bir şekilde şaşırdığını belli eden bir yüz ifadesiyle bizi alkışladı. "Şaşırtıyorsunuz! Ne güzel, bir şey demeyecekseniz başlayalım."

"Bu konuda neden bu kadar uğraştığımızı düşünüyor olabilirsiniz." diye devam etti Rhea. Haklıydı da. Bu kadarı gerekli miydi diye merak etmiyor değildim. Rhea'nın her düşündüğümüz şeyi nasıl tahmin ediyor oluşu da başka bir merak konusuydu benim için. "Ama bu gerçekten çok önemli. Üst katta yapmaya çalıştıkları büyü size çok yardım edecek olsa da en önemli şey sizin dikkat çekmememiz. Ne yazık ki, Toxlar belirli hareketlere karşı oldukça hassas ve nedense sizin bunların hepsini yapabileceğine dair bir his var içimde."

"Uzatma." diyerek Rhea'nın konuşmasını kesti Judd.  Rhea ona baktı ve dil çıkardı. Ne kadar da rahatlardı. Konuşulan konuyu bir kenara bıraktığınızda gülüp eğlenen, hiçbir derdi olmayan iki insan gibiydiler. Pardon, iki çocuk gibi.

NEW SOLDIERS (The Vampire Diaries - The Originals Fan Fiction) (Türkçe)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin