CAROLINE FORBES
Mystic Falls'un boş sokaklarında yürürken, topuklu botlarımın sesi sokaklarda yankılanıyordu. Evler boştu, sokaklarda insanlar yoktu, bitkiler bile ölüydü. Kasabayı kafirler için boşalttığımız zamana benziyordu. Ama küçük bir fark vardı, şu an daha boş ve korkunçtu. Tüylerim diken diken olmuş bir şekilde yürümeye devam ettim.
Nereye gittiğimden pek emin değildim. Bir süre daha nereye gittiğimi bilmeyerek etrafta gezindim ta ki tanıdık bir sokağa gelene kadar. Elena'nın evinin olduğu sokağa... Sokakta ilerleyerek Elenaların evinin önüne geldim. İstemeden de olsa önünde durdum ve eve göz attım. O sırada fark ettim ki Elena'nın odasının ışığı yanıyordu. O anda bir gölge camın önünden geçti.
Elena'nın gölgesi...
"Elena..." İster istemez mırıldanarak evin geniş bahçesine girdim. Daha önce güzel, düzenli ve yemyeşil olan bahçenin harap olduğunu görünce içim sızladı. Yine de bu saçma bahçe Elena'dan önemli değildi. Hızlıca merdivenlerden çıktım ve kilitli olmayan kapıdan içeri girdim. "Elena!" diye seslenerek üst kata çıktım. Elena uyanmış mıydı? Bonnie'ye ne olmuştu? Bu sorulara cevap vermek için aklımı zorladım ama hatırlayamıyordum. Elena'nın nasıl uyandığıyla ilgili hiçbir şey yoktu aklımda.
Yukarı çıkıp koridorda Elena'nın odasına gittim, kapısı kapalıydı. Çabucak kapıyı açtım ve kendimi içeri attım. "Elena?"
Elena'nın camın önünde duruyordu, geldiğimi fark etmemişti bile. Camdan dışarı, sokağa bakıyordu. Tekrar seslendim. "Elena?" Şaşkınlıkla bana döndü.
"Care." dedi bana gülümseyerek. Onu bu şekilde görmek bana onu ne kadar özlediğimi fark ettirdi. Bol paçalı bir kot ve vücudunu saran yeşil bir bluz giymişti. Kahverengi düz saçları hafif açık olan camdan gelen rüzgarla uçuşuyordu. Ona doğru koşarak ona sarıldım. Kısa bir şaşkınlık anından sonra o da bana sarıldı. Ondan ayrıldıktan sonra ise bana tuhaf bir gülümsemeyle baktı. "Ne oluyor?" dedi gerçekten şaşırmış bir şekilde.
"Ne mi oluyor? Sen buradasın." dedim onu göstererek ama anlamayarak bana baktı. "Elena, sen büyü altındaydın. Bonnie... O nerede?" Gerçekten Bonnie neredeydi? Elena uyandıysa Bonnie'ye ne olmuştu? Ölmüş olmazdı. Öyle olsaydı hatırlardım, değil mi?
"Caroline, ne dediğini anlamıyorum. Hem sen neden buradasın? Aşağıda ikizler seni bekliyor. Dışarı çıkacağınızı sanıyordum." dedi Elena kafasıyla camı göstererek. İkizler mi? Hangi ikizler? Yavaşça cama yaklaştım ve aşağı baktım. İki küçük kız bahçede koşturuyordu.
Kahverengi saçlı olan mor kabarık bir mont ve pembe çizmeler giymişti. Sarışın ise pembe bir mont ve mor çizmeler giymiş, kahverengi saçlı kızı kovalıyordu. Ayrıca bahçe ben eve çıkarken olduğu gibi ölü bitkilerle dolu değildi. Her yerde çiçekler vardı, çimler yeşildi. Ağaçlar bile çiçek açmıştı. İki küçük kızı tanıyamadığım için daha tekrar baktım. Lizzie ve Josie'ydi. Küçük kızlar Lizzie ve Josie'ydi. Ama bu imkansızdı. Nedenini hatırlayamasam da orada olmazlardı. Bir şeyler yanlıştı.
"Hayır." dedim Elena'ya dönerek. "Bir şeyler yanlış. Elena, neler oluyor?"Ah, onu ne kadar da çok özlemiştim. Sadece konuşmayı... Ona sarılmayı...
"Care, anlamıyorum. Neyse, sen onu boş ver. Senin yardımına ihtiyacım var." Gülümseyerek dolabının yanına gitti ve kapağını açarak içinden iki elbise çıkardı. Biri mavi ve satendi. Öbürü ise kırmızıydı. Elbiseleri sırasıyla üstüne tuttu. "Sence hangisini giymeliyim?"
"Ne için?" diye sorduğumda bana tuhaf bir bakış attı.
"Tabii ki akşamki balo için." Kırmızıyı üstüne tutarak aynaya baktı. "Sanırım bunu giyeceğim. Sen ne diyorsun?" Beklentiyle bana bakınca cevap veremedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEW SOLDIERS (The Vampire Diaries - The Originals Fan Fiction) (Türkçe)
FanficMystic Falls'ta kabuslar gerçek oluyor. Karanlık gelecek daha da kaçınılmaz hale geliyor. Rayna'dan yeni kurtulan Stefan evine, Mystic Falls'a döndüğünde hiçbir şeyin bıraktığı gibi olmadığını görür. Kasabaya yeni baş belaları gelmiştir. Katheri...