Bölüm 140

68 6 0
                                    

RHEA BREINER

Herkesin pizza yemeye başlamasıyla ortam biraz daha sessiz bir hal almıştı. Zaten ben konuşmayınca pek bir muhabbet olmuyordu ve şu anda da ağzımın dolu olduğuna göre, bu sessizliğe katlanacaktık biraz da.

Pizza kutularını özensizce sehpanın üstüne atmıştık, herkes istediği dilimden alıp yiyordu. Ah, herkes değil tabii ki. Misafirlerimiz sanırım bu yemeği çok alt düzey bulmuşlardı ya da kartondan alıp elle yemek onlara çok yabani gelmişti. Bana hava hoştu, onların yemediğini ben yiyebilirdim.

Üçü arasından ilk hareket eden Brody oldu, şaşırmamıştım. Kendine en yakın kutudaki pizzanın en ince dilimini alıp eski yerine oturdu. Bir yandan pizzasını yerken bir yandan da gözleriyle Beatrix'i yemeğe teşvik etmeye çalışıyor gibiydi. Beatrix ise inatçıydı. Clay, kendisine en yakın pizza kutusundan bir dilim aldığında bile Beatrix kıpırdamadan önüne bakmaya devam etti.

"Eğer kendi hakkını yemeyeceksen, ben alabilirim." dedim. Kime hitap ettiğimi belirtmemiş olsam da odadaki herkes anlamıştı kiminle konuştuğumu. Beatrix kafasını kaldırıp bana baktı. Bakışları yorgundu, Aretha konusu açıldığındaki mücadeleci bakışlar yok olmuştu. Daha boş bakıyordu şimdi. Bu hali beni az da olsa üzmeye yetti.

Eliyle pizzayı gösterip onun hakkını yiyebileceğimi ima ettiğimde gerçekten beklemediğim bir şey çıktı ağzımdan. "Saçmalama ye şunu, ihtiyacın var belli ki."

Beatrix de benim kadar şaşırmıştı bu verdiğim cevaba. Onları sevmiyordum, ölseler umurumda olmazdı. Ama bir yandan da... Tuhaftı işte durum. Onlara karşı hissettiklerimi anlatmak için doğru bir sözcük yoktu. Onlardan, Toxlardan nefret ediyordum, evet ama bir yandan da acıyordum. Ne yaşadıklarını, ne hissettiklerini tahmin edebiliyordum.

Beatrix hafif çekingen bir tavırla pizzaya uzandığında bakışlarımı Grey'e çevirdim. Lizzie Çukur'dan çıktığından beri iyileşmekte olan hali şimdi tekrardan eskisine dönüyordu. Hepimizden çok endişeliydi çaktırmamaya çalışsa da ama ben bunu görebilecek kadar iyi tanıyordum onu. Herhangi birimize, şu aptal üçlü de dahil, bir şey olursa kendini suçlayacaktı, başarısız oldum diye kendini bırakacaktı. Zaten durumu iyi gözükmüyordu, bir de kendini bırakırsa hiç şansının kalmayacağından korkuyordum.

Bunu düşünmek pizzamın boğazımda kalmasına sebep olacaktı az kalsın. Bu ne zaman aklıma gelse geri plana itmeye çalıştığım ama bir şekilde hep kafamda var olan bir düşünceydi. Onsuz bir hayatım olması fikri beni üzüyordu ama üzmekten çok da korkutuyordu. Benim korucuyu meleğimdi o. Nerede olursam olayım başıma bir şey gelirse beni kurtaracağını biliyordum. Başıma bir şey gelemeyecek kadar güçlü olmamı da ona borçluydum. O giderse sanki bütün bu gücüm de gidecekmiş gibi hissediyordum.

"Sen de yer misin, lütfen?"

Yine kime söylediğimi belirtmediğim ama herkesin anladığı bir soruydu. Bir süredir bakışlarının üstümde gezindiğini fark etmiştim, şimdi ise hiç çekinmeden bakışlarıma karşılık veriyordu. Lizzie yanında odanın geri kalanındaki gerginlikten yoksun bir şekilde yerken o sadece etrafı izlemekle yetiniyordu. Karşı çıkmasını bekledim, hatta cevap vermemesini ama bu sefer beni şaşırttı. Gülümsedi ve oturduğu yerde öne eğilerek kendine yakın kutuyu kenarından tutarak önüne çekti. İçinde zaten sadece iki dilim kalmıştı ama hiç yoktan iyiydi. En azından bir şeyler yiyecekti.

"Acaba... ben de bir dilim daha yiyebilir miyim?" diye sordu Judd, annesinden izin alıyormuşçasına. Judd'ın herkesle bu kadar ilgileniyor oluşumla dalga geçmesi üzerine yanımdaki kola bardağını aldım ve bir yudum kalmış olan kolayı içtim. Judd başına gelecek şeye hazır olduğu için ona fırlattığım bardaktan ufak bir hamleyle kaçtı. Neyseki pizza paketleriyle gelen karton bardaklardandı da duvara çarptıktan sonra verdiği tek hasar duvara sıçrayan kola damlaları oldu.

NEW SOLDIERS (The Vampire Diaries - The Originals Fan Fiction) (Türkçe)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin