Bölüm 159

83 7 0
                                    

RHEA BREINER

Hayley ve Angelique içeri girer girmez kendimi beni sorgulayan bakışları umursamaksızın dışarı attım. Angelique'in Hayley ile baş başa vakit geçirmesini istememiş olsam bu kadar beklemezdim bile. Nefes almaya ihtiyacım vardı, Salvatore Malikanesi hiç olmadığı kadar boğucu gelmeye başlamıştı. O insanların gözlerinin içine, bizim yüzümüzden sevgilisini kaybeden Enzo'nun yüzüne, Josie'yi geri alacağımızı söyleyip hevesini kursağında bıraktığımız Caroline'ın yüzüne bakmak hiç olmadığı kadar zordu. Bana yaptıkları her şeye rağmen onlara daha fazla acı yaşatmak istemiyordum artık.

Arkamdan kapıyı kapatmaya bile uğraşmadan merdivenlerden koşarcasına indim ve başımı ellerimin arasına alıp gözlerimi sımsıkı yumdum. Kaç kere yaptığımız şeydi, neden şimdi bu kadar baskı altında hissediyordum ki? Altı üstü yaptığımız planı onlara anlatacaktım ve her şey kontrolümüz altındaymış gibi davranacaktım. Değildi ama. Hiçbir zaman da olmamıştı. Grey'e kendimden bile çok güveniyordum ve kimsenin zarar görmesine izin vermezdi, bunu biliyordum. Sorun Grey değildi zaten, bendim. Bonnie'yi koruyamamıştım. Jac'ı, Aretha'yı, Aries'i, Ophelie'yi... Kimseyi.

"Rhea." dedi, sertçe kapının kapanışının ardından yavaş adımlarla bana yaklaşan ses. Derin bir nefes aldıktan sonra arkamı döndüm ve Kai'ın bana endişeyle bakan bakışlarına gülümseyerek cevap verdim. "İyiyim, gerçekten."

"Deveraux'yla aynı ses tonunda 'İyiyim.' dememiş olsan belki inanırdım ama..."

Bu dediği üzerine bu sefer daha içten bir şekilde gülümsedim. O da biraz daha rahatlamış duruyordu. Parmaklarını hafifçe oynatıp dudaklarını hareket ettirdiğinde ne yaptığını anlamıştım. Rahatça konuşabilmem için içeridekilerin beni duymasını engelliyordu.

"İyi ki varsın." demek geldi içimden sadece. Böyle bir şey söylememi beklemiyordu ama bundan şikayetçi gibi de durmuyordu. İki küçük adımla aramızdaki mesafeyi kapattı ve kollarını vücuduma sıkıca sararak beni kendine çekti. Ben de ona sarılıp çenemi omzuna koyduktan sonra bir süre öyle kaldık.

"Diğerleri etkilenmesin diye endişelerimi umursamaz tavırlarımın arkasına saklamakta zorlanmaya başladım sanırım." dedim bir anda. Bunu sesli bir şekilde dillendirmeyi planlamamıştım bile, kelimeler Kai'ın sıcak kollarından aldığı güçle ağzımdan dökülüvermişti.

"Biliyorum."

Tabii ki biliyordu. Beni sandığımdan bile daha iyi tanıyordu. Nasıl böyle olmuştuk, nasıl o sinir bozucu canavar bu hale gelmişti bilmiyorum ama her geçen gün değerini daha çok anlıyordum ve bu beni çok korkutuyordu. Enzo'nun başına gelen bir gün benim başıma da gelirse diye...

"Saklamak zorunda değilsin." diye devam etti, kollarını gevşetip benden uzaklaşırken. Keşke sonsuza kadar öyle kalabilseydik ama gerçekliğe dönme vakti gelmişti. "Bırak bilsinler, korktuğunu bilsinler, durumun ciddiyetini bilsinler. O zaman onlar da daha sakin bir şekilde dinlerler hem."

"Olmaz öyle, sen hiç Grey'in yaşadıklarını bize yansıttığını gördün mü?"

Bunun üzerine Kai burnundan nefes vererek güldüğünde kaşlarımı çatarak ona baktım. Komik bir durum yoktu ortada.

"Sen Grey Deveraux değilsin, olamazsın da. Sen Rhea Breiner'sın. Hayatımda gördüğüm en güçlü, en cesur, en korumacı ve tabii ki," Kaşlarını kaldırarak beni baştan aşağı süzdü. "En güzel ama bunun konumuzla alakası yok. Sen, sen olduğun için şu ana kadar bu kadar başarılı olduğun yaptığın her şeyde. O yüzden Grey'e benzemeye çalışmayı bırak ve seni sen yapan özelliklerini-"

Dudaklarımı, onun dudaklarına bastırmam ile sözü yarıda kalmıştı ama şaşkınlığını hızlı bir şekilde üstünden atıp o da beni öpmeye başladı. Onun ağzından dökülen kelimelere ancak bu şekilde karşılık verebileceğimin farkındaydım. Ayrıca söylediği şeyler neredeyse ağlamama sebep olacaktı ve buradayken ağlamak istemiyordum.

NEW SOLDIERS (The Vampire Diaries - The Originals Fan Fiction) (Türkçe)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin