ARINA HOLT
Kapıyı kapattıktan sonra gözlerimi kapayıp kapıya yaslandım. Sadece bir gün, sadece bir gün rahat rahat yatmak istemiştim. Gerçi çok da rahat değildim. Aklım sürekli Caroline, Jac ve Mikaelsonlara kayıyordu ama yine de uzun süredir en sakin geç günüm buydu. En azından beş dakika öncesine kadar öyleydi.
Gözlerimi açtığımda kapının karşısında dikilmiş bana bakan Judd ile göz göze geldim. Çok endişeli görünmüyordu. Olup bitenlerin farkında mıydı ondan bile emin değildim. Bir süre daha bana baktıktan sonra salondaki koltuklardan birine attı kendini.
Onunla daha sonra uğraşacaktım. Önce Aries.
Aries? dedim telepatik yolla. İyi olduğunu biliyordum, hissediyordum ama yine de sormam gerekiyordu.
Evet benim. dedi. Ne kadar mutlu olduğunu hissedebiliyordum ve bu beni sadece daha fazla üzüyordu çünkü burada Judd ile tıkılı kaldığımızı öğrendiğinde eve dönmek için ısrar edecekti. Bu onu sadece daha fazla tehlikeye sokardı, keşke ona hiç seslenmeseydim diye düşündüm o an. İyi misin? dedi bir şeylerin ters gittiğini anlayarak.
Evet, evet. Konuyu çok uzatmanın bir anlamı yoktu. Neredesin? Ya da dur söyleme.
Söylemeyeyim mi? Arina, iyi olduğuna emin misin? Neredesin?
Evdeyim. diye cevap verdim. Onu endişelendirmeme hayallerim buraya kadarmış. Ama sen sakın eve gelme. Tamam mı? Şu an güvendeyim ama ne olur olmaz. Bana söz ver.
Bir süre cevap vermedi. Sanki yeterince gergin değilmişim gibi onun endişesi ve merakı beni de geriyordu. Şu an ne yaptığını nerede olduğunu çok merak ediyordum, belki de onun da evde olduğunu sanıyorlardı. Öyle olmasını, onun ayrıca peşine düşmemelerini umuyordum.
Tabii ki söz vermem. Saçmalama, bir buluşma senden daha önemli değil.
Aries. dedim ne kadar ciddi olduğumu anlamasını umarak. Eve gelmiyorsun. Kalabalık bir yere git ve orada kal.
Arina...
Aries.
Tamam. Tamam, söz. Eve gelmiyorum.
Sözünü tutacağını biliyordum. Bu yüzden içim rahattı. Bu durumlara paniğe kapılıp bayılmayacak kadar alışmıştım artık. Yapacak hiçbir şey olmayınca ben de Judd'ın yanındaki koltuğa oturdum.
"Eee..." dedi Judd bana bakarak. "Kardeşin olmadan da büyü yapabiliyorsun, değil mi?" diye sordu. Bu söylediğine alındığımı belli etmemeye çalışarak kafamı salladım. O da bana gülümseyerek karşılık verdi.
"Burada oturup gelmelerini mi bekleyeceğiz?" dedi oturduğu koltukta biraz daha yayılarak. Haklıydı, burada gelmeleri için bekleyemezdik. Evi korumak için büyü yapabilirdim ama bu onlara karşı ne kadar dayanırdı bilmiyordum. Toxların büyüleri karşılaştığım hiç bir büyü gibi değildi. Sağlamdı, güçlüydü, kolay kolay aşılamazdı. Sanki biz cadılardan farklı bir büyü kaynağı kullanıyor gibiydiler.
"Hayır." dedim. "Ben, eve girmelerini engellemek için büyü yapacağım. Sen de... Sen de kafana göre takıl." diye toparlamaya çalıştım cümleyi ama aklıma düzgün bir şey gelmemişti. Şu an yapabileceği hiçbir şey yoktu. O da bunu biliyordu tabii ki ama yine de yüzüne vurmak istememiştim.
"Pekala," dedi bir anda ayağa fırlayıp merdivenlere doğru giderken. "Ben kafama göre takılayım." Bir yandan ev için büyü düşünürken bir yandan da Judd'ı gözümle takip ediyordum. Yukarı çıkmak yerine aşağı inmesine şaşırmış olsam da üstünde çok düşünmedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEW SOLDIERS (The Vampire Diaries - The Originals Fan Fiction) (Türkçe)
Fiksi PenggemarMystic Falls'ta kabuslar gerçek oluyor. Karanlık gelecek daha da kaçınılmaz hale geliyor. Rayna'dan yeni kurtulan Stefan evine, Mystic Falls'a döndüğünde hiçbir şeyin bıraktığı gibi olmadığını görür. Kasabaya yeni baş belaları gelmiştir. Katheri...