Bölüm 44

199 19 2
                                    

ARINA HOLT

Her şeyin başladığı o yatakta, gözlerimi tavana dikmiş bir şekilde kıpırdamadan yatıyordum. Hareket etmek istiyordum ama edemiyordum. Gözyaşlarımı silmek için elimi kaldıracak gücü bile kendimde bulamıyordum. Gerçi artık gözyaşım da kalmamıştı. Bir insanın nasıl gözyaşı kalmazdı ki. Bu imkansız gibi bir şeydi, asla olabileceğini tahmin edemeyeceğim bir şey. Tıpkı onun ölümü gibi. Aries'in, ikizimin ölümü gibi.

Toxlara saldırmaya giderken bu ihtimali düşünmüştüm ama gerçek olabileceğini hiç tahmin etmemiştim, daha doğrusu istememiştim. Onun hayatta kalması için elimden gelen her şeyi yapacağıma dair kendime söz vermiştim ve sözümü tutamamıştım. Tutamamıştım işte ve o ellerimden kayıp gitmişti.

Ağlamak istiyordum ama ağlayamıyordum. Ağlayamadığım her saniye ise sanki ona ihanet ediyormuş gibi hissediyordum. Vicdan azabı çekmeden hayatıma nasıl devam edebilirdim ki? Kol nasıl yapmıştı, Caroline nasıl yapmıştı, biz nasıl yapmıştık? Annemiz, babamız öldüğünde nasıl yapmıştık? Üzülmüştük, ağlamıştık ama hayatımıza devam etmiştik. Edebilmiştik. Hayatımda daha önce hiç böyle hissetmemiştim, hayatın bu kadar boş ve anlamsız olduğunu.

Ona bundan daha çok ihtiyacım olduğu bir zamanı hatırlamıyordum, onun şu an burada olması için her şeyimi verirdim. O saçma esprilerinden yapıp beni rahatlatması için... O saçma hareketlerine her şeyden çok ihtiyacım vardı, kafamın içinde onun sesini duymaya.

Aklıma gelen fikirle aniden doğruldum. Aries ölmüş olabilirdi ama annemlerin söylediğine göre ölenler öteki taraf diye bir yere gidiyorlardı, yani tam anlamıyla ölmüş olmuyorlardı. O zaman aramızdaki bağ da gitmemiş olabilir miydi?

Aries? diye seslendim ona cevap vermesini umarak. Aries, lütfen. Lütfen beni duy. Sana çok ihtiyacım var. Herkesten, her şeyden daha çok.

Hiçbir ses gelmiyordu. Ses gelmeyeceğini bilsem bile konuşmaya devam etmek için kendimi zorladım çünkü şu an konuşmak istediğim tek kişi oydu. Derin bir nefes aldım, gözlerimi kapattım ve onu karşımda hayal ettim.

Aries. Sana susmanı söylediğim her saniye için özür dilerim. Şimdi, o beni sıkan sesini bir daha duymak için neleri verirdim bir bilsen. Aldığım hiçbir nefesin bir anlamı yok artık. Dışarıdan canlı gibi görünsem de artık ölü gibiyim. Hareket edemiyorum, konuşamıyorum, yemek yiyemiyorum. Birlikte güldüğümüz anlar gözümün önünden gitmiyor ve bu bana daha çok acı veriyor. Ama gitmesini de istemiyorum bir yandan çünkü onlar da giderse seni bir daha asla göremeyeceğim. Sürekli sana veda edemeyişimin acısı içinde kıvranıyorum. Her şeyin başladığı bu odaya bakınca senin şapşal tavırlarını hatırlıyorum, Mikaelsonlara karşı olan cesur ama aptal tavırlarını. Sen zaten cesur ama aptal olanımızdın, bense mantıklı olmaya çalışanımız. Bu yüzden belki sana sesli olarak seni ne kadar sevdiğimi pek söylemedim. Ama seviyorum Aries, seni çok seviyorum. O yüzden lütfen beni bırakma. Annemizin, babamızın bize yaptığı şeyi yapma. Beni bırakma Aries, yalvarıyorum. Bırakma beni.

"Arina?"

Bu kelime ne yazık ki kafamda değildi. Sesin geldiği yöne baktığımda Caroline'ın kapıda dikilmekte olduğunu gördüm. Büyük ihtimalle benimle konuşması için en uygun kişi olarak onu görmüşlerdi. Yavaş adımlarla oturmakta olduğum yatağa doğru gelirken kafamı çevirmemek için kendimi zor tuttum. Caroline bize hep sevecen ve şefkatli davranmıştı o yüzden onu kırmak istemiyordum ama ne diyecekti ki? Ben de kızlarımı kaybettim, çok zor biliyorum ama kendini salmamalısın falan filan. Bir de en klişe cümleyi kurardı, o senin böyle davranmanı istemezdi.

"Oturabilir miyim?" diye sordu nazikçe. Ağzımı açsam bile konuşamayacağımı biliyordum o yüzden kafamı sallamakla yetindim. Caroline yavaşça yanıma oturduktan sonra sıcacık elleriyle ellerimi kavradı.

NEW SOLDIERS (The Vampire Diaries - The Originals Fan Fiction) (Türkçe)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin