Bölüm 132

110 7 1
                                    

STEFAN SALVATORE

Caroline çabuk adımlar ile çalan kapıya doğru giderken bütün eve merak dolu bir sessizlik çöktü. Kapı çalana kadar üçünün geleceğine bile emin değildim, şimdiyse kapının öbür tarafından üçünün adım seslerini ve nefes seslerini duyarken merakıma yenik düşmüş bir şekilde olacakları izliyordum. 

Caroline kapıyı açmadan önce durdu, üstünü başını düzeltti. Yemek planı yapıldığından beri Lizzie'nin yemeğe gelmesinden ve bu konuda ne kadar heyecanlı olduğundan bahsediyordu. Lizzie'nin gelmesine karşı çıkmasam da yanında Deveraux'yu çağırma fikrinden asla emin olamamıştım. Deveraux'yu sevmediğim için değildi, Deveraux hakkında ne düşüneceğimi bilmiyordum ama bu nefret değildi, sadece Deveraux'nun buradaki herkes ile anlaşabileceğinden emin değildim. Sonra bir de bunun üstünde Angelique çıkmıştı ki onun hakkında Deveraux'dan da az fikrim vardı.

Caroline derin bir nefes aldı ve kapıyı açtı. "Hoşgeldiniz!" dedi heyecan ve stresin birbirine karıştığı ses tonu ile. Durduğum noktadan dolayı kapının önündekileri görmesem de oluşan sessizlik sebeiyle ortamın ne kadar tuhaf olduğunu tahmin edebiliyordum. 

O sırada dışarıdan başka bir ses duyuldu. "İçeri girmeyi düşünüyor musunuz acaba?" dedi Rhea, neredeyse kızarcasına. Caroline da bu sırada hiç kıpırdamadan, gülümsemesini hiç bozmadan dışarıdakilere bakmaya devam ediyordu. Lizzieler yüzünden, az önce dışarı çıkan Damon, Judd ve Rhea üçlüsünü unutmuştum ama Rhea'nın alaycılığı olayların daha da tuhaf bir hal almasını engellemiş gibiydi.

Caroline mahcup bir şekilde kenara doğru çekildi. "Evet, evet," dedi onları içeri almayı unuttuğunu yeni fark etmiş gibi. "İçeri gelin." Caroline'ın önünden geçerek içeri ilk giren Lizzie oldu. Lizzie bu soğuk gecede üstüne beyaz bir gömlek ve onun üstüne de yakasında, omuzlarında ve kollarında altın iplikle işlenmiş minik çiçekler olan bir kazak giymişti. Altındaysa yüksek belli bir pantolon vardı. Sarı saçları, iki yana minik tokalar ile tutturulan ön kısımları dışında salıktı. Rhea'nın botlarının çok daha sakin versiyonu olan botlarıyla içeri girerken gözlerini Caroline'dan ayırmadı.

Onun ardından da dudaklarında, Lizzie'nin çekingen ama ışık saçan geniş gülümsemesinin aksine; oldukça mesafeli, soğuk ve minik bir gülümseme olan Deveraux girdi. Üstünde Lizzie'nin baştan aşağı siyah görüntüsü ile takımmış gibi duran siyah bir boğazlı kazak ve siyah kumaş bir pantolon vardı. Caroline'a kısa bir bakış attıktan sonra içeride, kapının yanında kendisini bekleyen Lizzie'nin arkasına geçti. 

Sadece bu noktada bile içeride yeterince tuhaf bir hava oluşmuştu. Hiç kimse tam olarak ne yapması gerektiğinden emin değildi. Ama henüz misafirler bitmemişti bile. İçeri son olarak da son misafirimiz olan Angelique girdi. Angelique... Nasıl birini beklediğimi bilmiyordum ama o kesinlikle düşündüğümden daha gençti ve genç olmasına rağmen deneyimsiz olmadığı belliydi. İçeri girerken gerginliğe dair suratında hiçbir iz olmadan Caroline'a kibarca gülümsedi, ardından gözleri Caroline'ın üstünden kaydı ve çabucak içeriyi taradı.

Bana kısa bir an bakmış olsa bile düşünebildiğim tek şey bu kızın Tox olduğuydu. Bu bildiğim bir bilgiden çok onu görünce fark edebildiğim bir şey gibiydi. Adımlarında, duruşunda, soğuk kibarlığında ve bakışlarında hissedilen bir şeydi. Giydiği siyah pantolonunu dizinin altına gelen botlarının içine sokmuştu ve üstündeki bol, büyük beyaz gömleği de pantolonun dışına bırakmıştı. Açık kahverengi saçları bukleler halinde salıktı ama bütün bunların arasında en çok göze çarpan şey, gömleğinin yakasının arasından göze çarpan kırmızı renkli taştan oluşan kolyesiydi. Onu daha fazla inceleyemeden bize arkasını döndü ve dışarıdaki üçlü içeri girebilsin diye kapının önünde daha fazla oyalanmadan kenara kaydı. 

NEW SOLDIERS (The Vampire Diaries - The Originals Fan Fiction) (Türkçe)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin