Bölüm 133

79 9 0
                                    

BEATRIX BARROS

"Bilemiyorum," dedim kalçamı masaya yaslayıp dengemi sağladıktan sonra ayağımla Brody'nin oturduğu sandalyeyi döndürürken. "İçime sinmeyen, yanlış olan bir şeyler var." Kollarımı göğsümün önünde kavuşturdum, Brody de oturduğu sandalyede geriye yaslandı ve dirseğini sandalyenin koluna koydu. Çenesini eline yaslarken onun da bir şeyler düşündüğünü görebiliyordum.

Elizabeth'i Çukur'a gönderdiğimizden beri Toxlarda çok tuhaf bir hava vardı. Tam olarak isyankarlar diyemezdim ama neredeyse elle tutulabilecek kadar yoğun olan bir huzursuzluk hakimdi. Ben, Elizabeth'in gitmesiyle her şeyi bir şekilde arkamızda bırakabileceğimizi düşünmüştüm ama Josette ve Magdalena'nın mahkemesinden sonra bir daha eski halimize geri dönememiştik ve bundan sonra da dönebilir miydik, bilemiyordum.

Brody'nin gözleri, artık sorgulanabilecek bir konumda olan merkez liderliği ofisimizde gezindi. "Angelique'i bulabildiniz mi?" diye sordum dikkatini kendi üstüme çekebilmek için. Bütün olayların arasında Angelique ile uğraşmak, istediğim son şeydi ama eğer Angelique gerçekten kaçtıysa bu konuda da bir şeyler yapmamız gerekecekti.

"Kat onunla son konuşan kişi gibi görünüyor." diye açıkladı Brody. "Konuştuklarında yanlış giden bir şeyler varmış gibi hissetmemiş. Ayrıca Angelique'ın kaçmayacağını ve Toxlara ne kadar bağlı olduğunu da ekledi. Bilemiyorum, Beatrix. İkizler kaçtığında onların kendi istekleriyle kaçtığı belliydi ama Angelique'in aynı şeyi yaptığını düşünmek hoşuma gitmiyor. O..."

"Biliyorum," dedim dudaklarımda zayıf bir gülümseme ile öne eğilip elimi Brody'nin omzuna koyarken. Geçtiğimiz haftalarda ikimiz de çok yorulmuştuk, bir Toxlar bir Liderler derken bir türlü nefes alamamıştık ve şimdi ikimiz, sadece ikimiz oturunca bu yorgunluğu saklamakla uğraşmıyorduk. Brody'nin hafif çatılı kaşlarının arasındaki kırışıklıktan, gözlerini kırpışındaki yavaşlıktan açıkça görebiliyordum bunu.

Benim de dışarıdan bakınca ondan pek farkım olmadığına emindim. Belki öbür Toxlar bunu anlayamazdı ama o beni anlayabiliyordu ve ben de onu anlayabiliyordum. Gerçi bu kadar yılı beraber geçirdikten sonra başka türlüsü olsa mantıklı olmazdı zaten.

"Clay ile konuştun mu?" diye sordum.

"Tabii ki," dedi ve bir süre dudaklarını birbirine bastırarak sustu. Sonra yavaşça başını kaldırdı ve gözleri benimkileri buldu. "Bir şeyler biliyorsa da söylemiyor. Onu zorlayamıyorum ama o bile bizden bir şey saklıyorsa Angelique'ın iyi bir şeyler yapmadığı belli. Ortalıkta olmadığını da düşünürsek kaçmış olması en olası şey."

"Sence..." dedim sonraki kelimelerimden kendim bile emin olamayarak. "Grey Deveraux'nun evinde midir? Yoksa çoktan kasabayı terk mi etmiştir?" Bunu soruyordum ama şu noktada hangisinin doğru olduğu pek bir şey etkilemiyordu. İki seçenek de Angelique'i şu an geri alamayacağımız anlamına geliyordu.

Brody bir süre sessiz kaldı. Bir şey mi düşünüyordu yoksa söyleyeceklerini mi toparlıyordu, emin değildim ama konuşması için sıkıştırmadım. Benden bir şey saklayacağını düşünmüyordum, bana bir şey söylemiyorsa ya gereksiz bir şeydi ya da söylemenin zamanı değildi. Sonunda gergin bir şekilde dudaklarını büzerek bana baktı. "Bir fikrim var ama bunu asla tam olarak öğrenemeyeceğiz."

"Söyle." dedim tek kaşımı kaldırarak.

"Bence Willow, Angelique'in nerede olduğunu biliyordur."

"Ama asla sormayacağız." dedim, bunu önermiş olmasına ne kadar şaşırdığımı gizlemeye uğraşmadan. Willow'a gidip Merhaba, biz bir Tox kaybettik, nerede biliyor musun? diye soramazdık. Brody'nin yüz ifadesinden bunu bildiğini görebiliyordum ama yine de söylemişti. Yine de şansını denemek istemişti. "Acaba-"

NEW SOLDIERS (The Vampire Diaries - The Originals Fan Fiction) (Türkçe)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin