Bölüm 14

474 38 17
                                    

JAC O'DONNEL

Sırtımı ağaca yasladım ve derin derin nefes alarak sakinleşmeye çalıştım. Hala takip edilip edilmediğimi anlamak için biraz eğilerek ağacın arkasına baktım. Görünürde kimse yoktu. Ama bu hiçbir şeyi değiştirmiyordu. Toxların şekil değiştirebildiğini, geri kalanının da gerçekten yetenekli ve eğitimli olduğunu biliyordum. Önüme geri döndüm ve ağaca sırtımı yaslayarak yere kaydım. Kollarımı dizlerimin üstüne koyup kafamı da kollarımın arasına sakladım.

Orman sessizdi. Herhangi bir ayak sesi yoktu. Onu atlatmış mıydım? Tam o sırada omzuma değen elle ayağa fırladım ve çığlık attım. Biri hemen ağzımı kapadı. Gözlerimi sımsıkı kapattım ve ne olacaksa olması için bekledim. Elbette zamanı geri alabilirdim ama beni götürdükleri yerde daha çok ihtiyacım olabilirdi. Eğer bir şekilde beni içeri alırlarsa planlarını daha iyi kurcalayabilirdim.

Ama hiçbir şey olmadı. El hala çekilmemişti. Sırtımın ağaca yaslandığını hissediyordum. Önümde kim duruyorsa dirseği ile beni omzumdan ağaca bastırıyordu. Yavaş yavaş gözlerimi açtım. Karşımdaki bir çift yeşil göze şaşkınlıkla baktım. Bir şeyler söylemeye çalıştım ama ağzıma sıkıca bastırıyordu.

"Elimi çekeceğim. Ama eğer bağırırsan çok büyük ihtimalle ikimizde yakalanırız." Hiç düşünmeden kafamı sallayınca elini çekti ve bir adım uzaklaştı. İkimizde yakalanırız mı? O da mı Toxlardan kaçıyordu? Karşımdaki uzun boylu çocuğu boydan boya süzdüm.

Açık kahverengi kısa saçları vardı. İnce kaşları, yeşil gözleri ve mükemmel bir burnu vardı. Üstüne gri mavi bir tişört giymişti. Ceplerine ellerini koyduğu kot ise siyahtı. Onun da bana bakışları meraklıydı. "Kimsin sen?" dedim.

"Grey Deveraux." dedi ve tokalaşmak için elini uzattı. Kısa bir tereddüt anından sonra uzanıp elini tuttum. "Jac O'Donnel" Gülümseyerek kafasını salladı. Sonra da ormanın dış tarafını gösterdi.

Bir süre sonra ormanın dışına doğru birlikte yürüyorduk. Çok fazla konuşmadık. O da benim gibi Toxların her yerde olabileceğini düşünüyordu. Ama sonunda sessizlikten bıktım ve aklıma gelen ilk soruyu sordum.

"Cadı olan Deverauxlar ile bir alakan var mı?" dedim. Kafasını hayır anlamında salladıktan sonra cebinden sigara paketini çıkardı ve bana doğru uzattı. Elimle geri ittim ve istemediğimi söyledim. Bunun üstüne umursamazca omuz silkti. Cebinden çıkardığı çakmakla sigarasını yaktı.

"Cadılarla hiçbir kan bağım yok. Saçma bir soyadı işte. Onu boşver, sen bana neden Toxları gözetlediğinden bahset."

Bu kadar açık bir şekilde sorması biraz rahatsız ediciydi. Ayrıca ona nasıl güvenebilirdim ki? Daha az önce biri tarafından takip ediliyordum. Sonra bir anda üstüne bu çocuk çıkmıştı. Şüphelenmediğimi söylesem yalan olurdu. "Ailesel bir mesele." dedim kısa kesmek için. Ayrıca acıyan bakışlar da istemiyordum. Gözlerini kısıp bana baktı, daha çok şey öğrenmek istiyormul gibi bir hali vardı. "Sen ne yapıyordun?" dedim. Bir yandan da ormanda beni kovalayanın o olup olmadığını anlamaya çalışıyordum. Eğer o ise... O bir Tox'tu ve şu an fena halde oyuna getiriliyordum. Ama niye? Beni hiç uğraşmadan bayıltıp kaçırabilirlerdi.

"Kişisel bir mesele." dedi sigarasını dudaklarından uzaklaştırırken. Gözleri uzaklara dalınca olayı daha fazla kurcalamamaya karar verdim ama hala aklım onun Tox olabileceğindeydi. Peşimden bir şekil değiştiren geliyor olabilirdi. İşkencenin işe yaramayacağını düşünüp böyle bilgi almayı deniyor olabilirlerdi.

"Nesin sen?" dedim basitçe. Belki Tox olma şüphelerimden bir şekilde kurtulabilirdim. Ama sanırım o aklımdan geçenleri anlamıştı. Aniden durdu ve benden bir adım uzaklaştı.

NEW SOLDIERS (The Vampire Diaries - The Originals Fan Fiction) (Türkçe)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin