Bölüm 40

205 21 5
                                    

BONNIE BENNETT

"Hayır," dedim Enzo'ya. Bu kararın onu ne kadar zor durumda bıraktığının farkındaydım ama anlaması gerekiyordu. Bu yaranın iyileşmesi için vampir kanı içmem, benim için birçok şeye mal olabilirdi ve bunu istemiyordum. Bu riski almak istemiyordum.

Cadı olmak, benim için her şeydi. Bundan vazgeçmek ise... Yaşayamazdım ve daha kötüsü ise vampir olduktan sonra kendimi öldürmek çok daha zordu. Acımasızcaydı. Tabii ki ölmek istemiyordum ama vampir olup yarı ölü kalmak da istemiyordum. Bunu ona anlatamazdım, cadı olmanın nasıl bir şey olduğunu bilmiyordu. Bu gücü hissedemiyordu.

"Bonnie, savaşın ortasındayız. Benden ne yapmamı bekliyorsun?"

Enzo sakin gibi görünse de git gide sinirlendiğini fark edebiliyordum ve sabrının taşmasına az kaldığını da biliyordum. Ama bu benim fikrimi değiştirmeyecekti. Kesin kararımdı. Ne yapmasını istediğime gelince ise, onu ben de bilmiyordum. Beni bırakıp git derdim ama asla bunu yapmayacaktı. Ayrıca böyle bir şey büyük ihtimalle benim ölümümle sonuçlanırdı. Ama buradan ayrılamazdık da. Caroline'ı, Klaus'u, Stefan'ı, Arina'yı, Aries'i ve diğerlerini yalnız bırakamazdık. Bunlardan başka bir çözüm yolu da yoktu gerçi.

Ama bunu tartışmak için ne kadar vaktim kaldığından emin değildim. Bunları düşünürken bile kelimeler zihnimin içinde dağılmaya başlamıştı. Enzo'ya söylemek için bir araya getirdiğim cümleler, ağzımdan çıkmadan kelimelere ayrılıp kayboluyordu. Zihnim bulanmaya başlamıştı.

Acıyı da ilk andaki gibi hissetmiyordum artık. Başım hafif hafif dönüyordu ve ellerim titriyordu. Bir yandan da üşüyordum ama nedeni hakkında hiçbir fikrim yoktu. Kendimi şu an, bu ormanın içinde, savaşın tam ortasında gibi hissetmiyordum. Dünya etrafımda kaybolmaya başlamıştı. Gözlerimi kırpıştırdım.

"Bonnie?" diye sordu Enzo. Endişelenmeye başlamıştı. Yaramın üstünde tutan elimi çekip Enzo'ya uzandım. Neden bilmiyorum ama sadece ona sarılmak istemiştim. Ama elim ona varamadı. Yönümü şaşırmıştım. Artık Enzo'nun nerede olduğundan bile emin değildim. Sesini duyuyordum ama hiçbir şey göremiyordum. Her şey çok bulanıktı. Kafamı arkaya attım. Bu başımın daha çok dönmesine sebep oldu.

Etrafta bir uğultu vardı. Sanki biri bana sesleniyordu ama emin değildim. Sesi çok boğuktu. Biraz daha net konuşmasını söylemeyi denedim ama ne oldu bilmiyorum. Kelimeler yamuk yılık şekilde çıktı. İnilti gibi. Ağzımda ise metalik bir tat vardı. Bu hoşuma gitmemişti. Kötü bir şeydi bu. Ama neden kötü olduğunu hatırlayamıyordum.

Sonra bir anda bulanık olan dünya sarsıldı. Yoksa ben mi hareket ediyordum? Sırtımı yasladığım yerden, altımdaki sert zeminden uzaklaştığımı biliyordum. Canım acıyordu. Omzum. Ama nedenini hatırlayamıyordum. Ellerimle sağ tarafımdaki sertliği yokladım. Elim kumaşa değdi ve altında da nefes alan bir göğüs. Biri beni mi taşıyordu?

Dünya kararmaya başladı. Bir boşluğa düşüyormuşum gibi hissettim ve her şey kaybolmadan önce bana seslenen kişinin sesini duydum. Kelimeleri çıkartamamış olsam da bana seslendiğini biliyordum.


LORENZO ST.JOHN

Bonnie kucağımda, ağaçların arasında ilerlemeye başladım. Bütün vücudum panik içindeydi. Sakinleşemiyordum. Bonnie kucağımda kan kaybından ölmek üzereydi. Hala onunla konuşuyordum, adını söylüyor, ona sesleniyordum ama son birkaç dakikadır hiçbir tepki vermiyordu ve gittikçe endişeleniyordum.

Buradan gitmemiz gerekiyordu. Vampir kanı içmeme kararını anlamıyordum ama saygı gösteriyordum. Bunu daha önce konuşmuştuk ama o zaman farklıydı. O zaman ölümün kıyısında değildi. Şu an ise kucağımda kanlar içindeydi ve bu haldeyken bu isteği her zamankinden daha da saçma görünüyordu gözüme.

NEW SOLDIERS (The Vampire Diaries - The Originals Fan Fiction) (Türkçe)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin