CAROLINE FORBES
Kai kucağımda baygın bir şekilde yatan Rhea'nın yanına koşarken gözlerimi Bonnie'nin cansız vücudundan alamıyordum.
Cansız...
Bu imkansızdı. Beynim olanları algılamayı reddediyordu. Bonnie ölmüş olamazdı. Olamazdı.
"Rhea. Rhea!"
Kai endişeli bir şekilde Rhea'yı sarsarken bir el omzuma dokundu. Kim olduğunu görmek için kafamı çeviremiyordum bile. Bonnie orada, öylece yatıyordu. Başında Damon vardı. Dizlerinin üstüne çökmüş, başını eğmişti. Yüzünü göremesem bile omuzlarının hareket edişinden ağladığını anlayabiliyordum. Ben ise ağlayamıyordum, hala idrak edemiyordum çünkü. Bonnie... Bonnie bütün bu olaylardan alakasızdı. O ölmüş olamazdı. Ölen kişi o olamazdı.
Kafamı eli hala omzumda olan kişiye çevirmektense diğer tarafa çevirdim. Yerde kan içinde bir kız yatıyordu, tanımadığım bir kız, Bonnie'yi öldüren kız. Onun yanında ise Enzo vardı.
Enzo... Benim gibiydi. Dizlerini kendine çekmiş, sırtını duvara yaslamış bir şekilde kıza bakıyordu. Yüzünde hiçbir mimik, hiçbir duygu yoktu. Sadece bakıyordu, boş gözlerle.
"Caroline." dedi arkamdan bir ses. Klaus'un sesiydi bu. Gerçekliğe geri döndüğümde Kai'ın çoktan Rhea'yı benim kucağımdan kendi kucağına aldığını fark ettim. Ona baktığım bir saniyede gözlerimiz buluştu. Onu daha önce böyle gördüğümü hiç hatırlamıyordum. Yaşlı gözleri bir Rhea'ya bir Bonnie'ye bakıyordu. O da ne yapacağını bilemez bir haldeydi.
"Biliyordun." diye mırıldandığını duydum Kai'ın, Rhea'nın baygın vücuduna bakarak . Ona bu kadar yakın olmasam asla duyulmayacak bir ses tonuyla söylemişti bunu. "Büyünün sektiğini biliyordun."
Ne dediği hakkında hiçbir fikrim olmasa da ne kadar üzgün ve aynı zamanda da kızgın olduğunu anlayabilmiştim söyleyiş şeklinden. Rhea ne kadar kötü durumdaydı, hiçbir fikrim yoktu. Ama o Rhea'ydı, ona kötü bir şey olamazdı. Fazla güçlüydü o. Değil mi?
Yanıma birinin oturduğunu hissettiğimde sonunda kafamı o tarafa çevirebildim. Klaus korkmuş gözlerle bana bakıyordu. Neden korktuğunu biliyordum, tepki vermememden korkmuştu. En yakın arkadaşım orada ölü bir şekilde yatıyordu ve tek bir gözyaşı bile akmamıştı gözümden.
"Caroline." dedi bir kez daha, bu sefer sesi daha yüksek çıkmıştı. O ses tonuydu belki kendime gelmemi sağlayan.
Sonra nasıl olduğunu anlayamadığım bir hızla kendimi Bonnie'nin yanında buldum. Belki de daha önce hiç ağlamadığım kadar ağlıyordum şu an. Boğazım ağrıyordu, ciğerlerim sıkışıyordu. Nefes alamıyordum adeta ama hıçkırıklarım kesilmiyordu. Bonnie... Hayır. Hayır. Gerçeklik soğuk su gibi yüzüme çarpmıştı artık ve gerçekten nefes alamıyordum.
Onunla paylaştığım her anı aklıma gelirken onları uzaklaştırmaya çalışmadım. O anılara bir yenisini daha ekleyemeyecektim, neden onları savuşturayım ki o zaman?
Lisenin ilk gününü hatırladım, Stefan'ın okula geldiği ilk günü. Elena'dan hoşlandığını öğrendiğim için dert yakındığım arkadaşımdı Bonnie. Klaus'un bana yaptığı o resmi anlattığım ilk kişiydi, Klaus'la evlendiğim haberini verdiğim de. Lizzie ve Josie'nin her yaş gününde de oradaydı, benim her yaş günümde de yanımdaydı. O her zaman yanımdaydı benim. Her önemli anımda.
Ama artık değildi. Gitmişti.
"Elena."
Damon'ın sesiyle bir anda durmuştu yaşlarım. Kafamı kaldırıp Damon'a baktım, Damon ise arkasına bakıyordu. Elena. Tabii ki. İşin bu kısmını unutmuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEW SOLDIERS (The Vampire Diaries - The Originals Fan Fiction) (Türkçe)
FanfictieMystic Falls'ta kabuslar gerçek oluyor. Karanlık gelecek daha da kaçınılmaz hale geliyor. Rayna'dan yeni kurtulan Stefan evine, Mystic Falls'a döndüğünde hiçbir şeyin bıraktığı gibi olmadığını görür. Kasabaya yeni baş belaları gelmiştir. Katheri...