CLAYTON LEE
Onlarca insanın arasından geçip istifimi bozmadan yürüdüm. Yolda bana öfkeli bakışlar atan insanlarla karşılaşsam da kimse bana saldırmaya çalışmadı. Ben de hiçbirine derdimi anlatma zahmetine girmeden yoluma devam ettim. Luna'nın odasının önüne vardığımdaysa hiç zaman kaybetmeden içeri daldım.
Görmeyi beklediğim manzara kesinlikle bu değildi. Luna'nın siyah pantalonu üzerine giydiği beyaz gömleği kan içindeydi ve kanın bir kısmı yüzüne de sıçramıştı. Saçı başı dağılmıştı. Ama bütün bunlara rağmen sanki hiçbir şey yokmuş gibi yatağına oturmuş Suç ve Ceza okuyordu.
"Ne bok yediğini sanıyorsun Luna?" diye bağırdım dışarıdakilerin duymasını umursamadan. Luna ise başını bile kaldırmaya tenezzül etmeden bana cevap verdi. "Liderler beni o bok çukuruna göndermeden önce yapmak istediğim son şeyi yapıyorum."
Bu cevabı ve tavrı beni daha çok sinirlendirse de kendime hakim olmaya çalıştım. Brody ve Beatrix için sakin kalacaktım.
"Bir saniye şu paragraf bitsin." dedi Luna aynı sinir bozucu tavrını bozmadan. Bunun üzerine daha fazla sabredemedim ve elindeki kitabı alıp karşıdaki duvara fırlattım. Onu şuracıkta öldürmemek için kendimi çok zor tutuyordum. O ise son derece durgun bir şekilde benimle konuşmayı sürdürüyordu.
"Suç ve Ceza'yı neden bu kadar çok seviyorum biliyor musun? Çünkü Raskolnikov aslında iyilik etmek için öldürür o tefeciyi. Yaptığı suç gibi görünse de aslında bir iyilikti yani."
"Yaptığının bu olduğunu mu düşünüyorsun seni-"
"Yaptığım şeyin bundan hiçbir farkı yok Clayton." dedi bu sefer sesi o durgunluğunu kaybetmiş ve yükselmişti. "O kız yapmadığı bir suçtan dolayı ölümden bile beter bir şey yaşayacaktı, buna izin veremezdim. Ayrıca Josie'nin Nolan'a ne kadar saplantılı olduğunu biliyorsunuz, Josie'nin deli olduğunu da biliyorsunuz. Parçaları birleştirmek bu kadar zor olmasa gerek."
Bunu aslında ben de düşünmüştüm ama sesli bir şekilde dile getirmeye korkmuştum. Çünkü eğer bu gerçekte Josie sandığımızdan çok daha tehlikeli bir haldeydi ve bu Nolan'ın, daha da önemlisi Kady'nin ağır bir ceza almasına yol açabilirdi. Kady'ye böyle bir şey olmasına asla izin veremezdim. Onun da avuçlarımın arasından kaymasını izleyemezdim.
"Burada herkes sadece kendi çıkarlarını ve itibarını düşünüyor. Herkes bu olayın bir an önce kapanmasını ve başlarına bela olmamasını istiyor. Liderler de, o çok sevgili arkadaşların da. Magdalena'nın suçsuz olduğu o kadar belli ki. İnsanlar gözünün önündekini görmeyi reddediyor." dedi. Konuştukça kendini daha çok gaza getirmişti. "Çukura gitmesi gereken kişi Josie'ydi, Magdalena değil."
"Buna senin karar verebileceğini mi düşünüyorsun? Liderler bir boka yaramayan bir gruptan ibaret herhalde senin için."
Yavaşça ayağa kalktı ve gözleri benim gözlerimle aynı hizaya geldi. "Başımızdaki yöneticiler ne yapmamızı isterse onu yapmalıyız yani öyle mi? Asla söz hakkımız olmamalı yani?" Odanın içinde yavaşça yürümeye başladı. "Toxların yapmaya çalıştığı şeyin, kendi inandıkları şey uğruna savaştıkları şeyin Fransız İhtilali'nden ne farkı var söyler misin bana?"
Kendini o kadar büyük hayallere kaptırmıştı ki, onu dinlerken nasıl bir kafada olduğunu merak ettim. Bu egosu zaten onun sonunu getiren şey olmuştu. Ama gözlerindeki ışıltı gerçekten de isyan başarılı olursa o zaman bir lider olabileceğine inanan bir psikopatın gözlerinde görebileceğiniz bir ışıltıydı. Bu saçma tavırları karşısında gülmeden edemedim.
"Fransızlarla ilgili şeyleri daha yakından takip etmeni umardım Clayton. Sonuçta eski sevgilin Fransız'dı yanlış hatırlamıyorsam. Neydi adı? Ambrose? Rosa? Amber?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEW SOLDIERS (The Vampire Diaries - The Originals Fan Fiction) (Türkçe)
FanficMystic Falls'ta kabuslar gerçek oluyor. Karanlık gelecek daha da kaçınılmaz hale geliyor. Rayna'dan yeni kurtulan Stefan evine, Mystic Falls'a döndüğünde hiçbir şeyin bıraktığı gibi olmadığını görür. Kasabaya yeni baş belaları gelmiştir. Katheri...