Bölüm 104

89 9 3
                                    

RHEA BREINER

Mikaelsonlar, Grey'in açtığı kapıdan içeri girerken Grey bana şimdiden sıkıldığını belli eden bir gülümseme ile baktı. Ben de gözlerimi devirerek ona katıldığımı belli ettim. İkimiz de, hatta Ange ve Judd'ı da sayarsak dördümüz de, onları bu işe katmak istememiştik ama sayı olarak yeterli değildik ne yazık ki. İşte o yüzden buradaydık. Bir grup aptala, burada birçoğunu tanımadığım için esas aptal diyerek Klaus'tan bahsettiğimi açıkça söyleyebilirim, fazla saçma planımızı anlatmak üzereydik. En son içeri giren Klaus'un arkasından içeri girdim ve Grey de kapıyı kapayarak arkamızdan bizi salona kadar takip etti.

Angelique, Kai ve Judd zaten içerideydi. Ama Mikaelsonlar içeri girince Ange rahatsız bir şekilde kıpırdanırken Judd, gülümseyerek onu selamlayan Elijah'yı karşılamak için ayağa kalktı. Ardından Hayley ve Freya'ya da başıyla samimi bir gülümseme ile selam verdikten sonra şu sıralar favori yeri olan yüksek taburelerden birine yerleşerek salona doğru döndü. Kai ise sadece camın önünde oturduğu yerden ona bakanlara alaycı bir gülümseme ile karşılık veriyordu. Fazla tuhaf bir ekiptik.

Angelique ise gelen yabancılardan rahatsız olmuş ve ayaklanıp Judd'ın yanına geçmişti. Mikaelsonlar da Hayley ve Freya bir koltukta yan yana öbür koltukta da Klaus ve Elijah olacak şekilde yerleşmişlerdi. Yanımda duran Grey'e baktım, o da benim gibi oturmak istemiyordu hatta burada olmak, onlara planlarımızı anlatmak istemiyordu. Ama bir şekilde bu işi halletmemiz gerekiyordu. O yüzden derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı.

"Tanıştırayım," dedi Mikaelsonlara ve ardından Angelique'e döndü. "Angelique Frazier." Angelique, başını hafifçe eğerek selam verdi. Gözlerindeki ifadeyi oldukça yakından tanıyordum, bu odada olan Mikaelsonlar dışındaki hepimizde vardı bu ifade. Az önceki rahatsız halini toplayıp kenara atmış ve Tox maskesini indirmişti. "Bunlar da Hayley, Freya, Klaus ve Elijah Mikaelson. Ki zaten Klaus ile tanışıyorsunuz sanırım." Ange tekrardan başını sallayarak onayladı.

Klaus da aynı şekilde başını salladı ama onun ki aynı derecede duygusuz değildi. Çekiniyor muydu, rahatsız mı oluyordu? Belli değildi ama bir şeylerin kafasını kurcaladığı kesindi. Bunun üstüne ortalığı tuhaf bir sessizlik kaplarken Angelique ayağa kalktı. "Benim burada olmam gerekmiyor, değil mi? Sonuçta planı biliyorum. Üçümüz yukarıda büyü üstünde çalışsak daha yararlı olur." Grey biraz düşündükten sonra başını sallayarak onayladı. "Hadi, Kai." dedi Angelique kapıya doğru ilerlerken. "Freya sen de bizimle gel, yardımına ihtiyacımız olacak." Ange'in sesindeki netlikten bunun bir rica olmadığı hemen belli oluyordu. Freya, merakla ona bakan Hayley'e omuz silkerek kalktı ve çoktan odadan çıkmış olan Kai ve Angelique'i takip etti.

"Eee?" dedi Elijah salonda altımız kaldığımızda. "Anlatın bakalım. Büyü falan dediğinize göre çoktan aklınızda bir şeyler var, belli ki."

"Tabii ki," var dedim ben de gözlerimi kısıp ona bakarken. "Sizin gibi değiliz, son ana bırakmıyoruz her şeyi. Bu plan bir süredir var. Sadece size anlatmak için şu anı uygun gördük." Belki de biraz sert olmuştu ama bu konuşmaya yumuşak başlayamazdık. Karşımızdakiler Mikaelsonlardı. Hayatları boyunca her zaman yöneten olmuşlardı. Her ne kadar son zamanlarda bizden çekindiklerini hissetsem de alışkanlıkları bir günde değişemezdi. Bu sebeple en baştan başlayarak burada esas kontrolün biz de olduğunu bilmeleri iyi olurdu.

"Pekala," dedi Hayley dediklerime rağmen bana samimi bir şekilde gülümseyerek. Neden böyle davrandığımı anladığını görebiliyordum. "Anlatın o zaman, dinliyoruz."

Grey'e baktığımda onun anlatmasını istediğimi anladı. Bunun, Grey'in hoşuna gitmeyeceğini biliyordum ama en azından o anlatmaya başlamalıydı. Ben bu insanları çok tanımasam da onlar beni az çok biliyordu ama Grey öyle değildi. Yabancıydı, bildikleri kadarıyla Tox'tu ve oldukça güçlüydü. Bu konuşmaya onun başlaması daha iyiydi.

NEW SOLDIERS (The Vampire Diaries - The Originals Fan Fiction) (Türkçe)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin