Bölüm 20

369 34 8
                                    

STEFAN SALVATORE

"Kulağa kolay geliyor." dedi Damon elindeki içkisinden bir yudum almadan hemen önce. Tekli koltuğa yayılmıştı ve biraz sarhoş olduğundan oldukça emindim. Elena, Toxlar'ın elindeyken sürekli sinirliydi ve içiyordu. Şimdi Elena kurtarılmıştı ama bu sefer ise fazla rahattı ve yine içiyordu. Bunun bir arası yok muydu?

"Sakın kolay olduğunu düşünme." dedi Jac. O da koltuğun kol koyma yerine oturmuştu yanında ise gözlerini nadiren ondan ayıran Kol oturuyordu. Açık kahverengi saçları salık ve karışıktı. Siyah bir kot ve ince kapüşonlu bir kazak giymişti. Kollarını göğsünün önünde kavuşturmuştu. Geri kalanımızın aksine oldukça rahat ve sakin görünüyordu.

"Sen de markete gidip süt alacakmışım gibi anlatma o zaman." dedi Damon gözlerini kocaman açarak. Jac nefesini sakince vererek gözlerini devirdi.

"Kısaca," dedi Rhea, Damon'ın gereksiz yorumunu görmezden gelerek. "Bu plan, tamamen tahminlere dayalı. Eğer şansımız yaver gitmezse ya plan boşa gider ya da hepimiz ölürüz."

Şaşırtıcı bir şekilde Rhea'nın bedenine giren kişi, Rhea'yı çok güzel taklit etmişti. Sahte Rhea ve gerçek Rhea arasında çok az fark vardı. Göz ardı etmeye çalıştığımız gerçekleri belirtmekten asla geri kalmıyordu ikisi de. Çok duygusal anlarda ortalıktan kayboluyor veya gereksiz yorumlarını bizden esirgemiyorlardı. Tavırları, özgüvenli duruşları neredeyse aynıydı. Tek farkları bu Rhea, gerçek Rhea, daha ilgiliydi. Buradakileri umursadığını belli ediyordu, daha içtendi yaptığı her şey. Dalga geçtiğinde bile gözlerinin ışıltısı sahte olanın aksine sevgi doluydu. Ama içindeki o hafif karamsarlık da sahtesinde olmayan bir özellikti.

Gerçi kim Rhea'yı karamsar olduğu için suçlayabilirdi ki? Önce Hapis Dünyası'na gitmişti, ki kim bilir oraya gitmeden önce bile neler yaşamıştı? Orada ise ailesi diyebileceği kişilerle kavga etmiş ve onları geride bırakarak kaçmıştı. Sonra,  Cehennem Taşı'na girmiş ve orada yıllar geçirmişti. Ben bir yıldan az kalmıştım Cehennem Taşı'nda ama o bile beni çok değiştirmişti, Rhea'nın Enzo'nun hatırladığına bu kadar yakın çıkması bile mucizeydi ve aslında onun ne kadar güçlü olduğunu gösteriyordu.

Ardından, Cehennem Taşı patladığında, başkasının bedenine girmişti. Hemen sonrasında Toxlar tarafından yakalanmış, daha sonra ise bir şekilde oradan tek başına kaçmayı başarmıştı. Eh, azıcık karamsar olması çok da şaşırtıcı değildi. 

Hala Rhea'nın Toxlardan nasıl tek başına kaçmış olabileceğine aklım ermiyordu. Caroline'ı bu kadar fazla kişi zar zor çıkarmıştık, o ise tek başına çıkmıştı. Bunu nasıl başardığını sormamak için kendimi zor tutuyordum.

"Rhea," dedi Nora, Rhea'yı susturmak için. Hiç kimse planın ne kadar kötü olduğu hakkında konuşmak istemiyordu. Herkes hataları görmezden geliyor, sadece bunu başarabileceğimize olan inancımıza tutunuyordu.

"Ne?" dedi Rhea omuz silkerek. "Gerçek bu." Bu noktadan sonra Rhea bu konuyla ilgili daha fazla bir şey söylemedi, Nora ve Enzo ile konuşmaya başladı. Arina ve Aries birbirlerine imalı bakışlar atıyorlardı, büyük ihtimalle bir yandan da telepatik bir şekilde konuşuyorlardı. Freya ve Bonnie yan yana oturmuş bir şeyler tartışıyorlardı. Klaus ve Elijah ise dün akşam New Orleans'a gitmişlerdi. Nedenini bilmiyordum, bize söylememişlerdi. Zaten söylemelerini de beklemiyorduk.

Damon'ı da peşimden çekiştirerek Caroline ve Tyler'ın yanına, mutfağa, gittim. Sandalyelere oturmuş bir şeyler konuşuyorlardı. Kahve kokusu burnuma gelince Damon'ın biraz ayılması için iyi gelebileceğini düşündüm ve bir bardak alıp kahve makinesine gittim.

"Bunun işe yarayacağını düşünüyor musun? diye sordu Caroline. Bardağı doldurduktan sonra birini Damon'a uzatıp onun buruşturduğu suratını umursamadan Caroline'a döndüm ve kalçamı mutfak bankosuna yasladım.

NEW SOLDIERS (The Vampire Diaries - The Originals Fan Fiction) (Türkçe)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin