Bölüm 33

245 26 1
                                    

15 Yıl Sonra

JEREMY GILBERT

Yol beni oldukça sıkmaya başlamıştı. Telefonuma bakıyordum ama şarkı dinlemek bile içimden gelmiyordu artık. Neyse ki bir saatten az kalmıştı. Kafamı tekrar cama yaslayıp otobüsün sarsıntısını göz ardı etmeye çalıştım ve dışarı izledim. Gerçi dışarıda da otlar ve hayvanlar dışında izlenecek bir şey yoktu. Yine de dışarı bakmaya devam ettim.

Dışarıyı izlerken ister istemez yüzüğümle oynadığımı fark ettim. Hala inanamıyordum. Gecenin bir yarısı karşılaştığım hafiften deli bir cadı sayesinde şimdi bir güneşin altına çıkabiliyordum. Bunu bir işaret olarak algılamıştım ve şimdi Mystic Falls'a gidiyordum. Tabii oraya tekrar yerleşmeyecektim, sadece bizimkileri biraz görüp geri gelecektim. Belki de ablamın uyuyan bedenine bakardım bir kez daha.

Kız çok tuhaftı. Gecenin karanlığında yüzüne ayın ışığı yansımıştı ve bu güzelliğini daha da farklı bir boyuta çıkarmıştı. Kızdan etkilenmediğimi söylesem yalan söylemiş olurdum. Ama bir yandan korkmuştum ondan. Neye nasıl bir tepki vereceğini tahmin etmek imkansızdı. Gerçi şu an neden onu düşünüyordum ki? 

Büyük bir çantaya iki üç kıyafetimi sıkıştırmıştım. Arbaletimi de almış, boş kalan yerleri de gerekli diğer eşyalarımla doldurmuştum. Mystic Falls'taki evimin yerini bile tam olarak hatırlayamıyordum ama oraya gidince bulurum diye düşünüyordum. 

Oraya gittiğimi kimseye haber vermemiştim. Normalde geldiğimi haber vermek için arayabileceğim en mantıklı kişiler Elena ve Matt'ti. Ama maalesef Elena uyuyordu, Matt ise Mystic Falls'u terk etmişti. Tyler'la da arada bir konuşuyorduk ve o da tıpkı Matt gibi Mystic Falls'u terk etmişti. Onlardan sonra arayabileceğim en mantıklı kişi Bonnie'ydi, o da sanırım dünyayı geziyordu şu an. Stefan veya Damon'ı da aramak istemiyordum, sanırım geriye Caroline kalıyordu.

Caroline'ı aramak için telefonumu açtım ama o an bu çok anlamsız geldi. Zaten varmama bir saatten az kalmışken haber vermeme gerek var mıydı cidden birine? Çat kapı malikaneye giderdim işte. Acaba bu on beş yıl içinde neler değişmişti? Damon'ın bir sevgilisi var mıydı?

Bu düşünceler kafamı kurcalarken gözlerimi kapattım ve en azından kalan vaktin uyuyarak daha hızlı geçebileceğine karar verdim.

Evin kapısını kitledikten sonra anahtar elimden kaydı ve yere düştü. Tam onu almak için eğilmişken turuncumsu bir kedi anahtarı alıp kaçtı. Ben de onun peşinden koşmaya başladım. O koştukça ben de koşuyordum. En sonunda büyük bir evin önünde durdu ve anahtarı yere bıraktı. Gidip bıraktığı yerden anahtarı aldım. Tam arkamı dönüp gidecektim ki büyük evin kapısı açıldı. Kafamı kaldırıp kapıdan çıkan kişiye baktığımda nutkum tutuldu. Oydu. Deli kızdı. Şu an tam karşımda duruyordu. Bana gülümsüyordu, gülümsemesi kalbimin daha hızlı atmasına neden olmuştu. Sonra bir anda gülümsemesi değişti. Artık daha korkunç bir gülümseme kaplamıştı suratını.

"Yine mi sen?" dedi öfkeyle.

Ne cevap vermem gerektiğini, ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Gözlerim gözlerine sabitlenmiş durumdaydı.

Elini bana doğru uzattığında nefesim kesildi. Büyü yapıyordu, nefes alamıyordum. Bu şekilde mi ölecektim? 

Gözlerimi kapatıp kendimi sonuma hazırlamıştım ki omzumda bir el hissettim. Bu el beni bir anda sarsmaya başladı. Gözlerimi açıp bunu yapanın da o mu olduğunu anlamaya çalıştım ama gözlerimi açamıyordum. Neden gözlerimi açamıyordum?

Derin bir nefes alarak gözlerimi açtım. Hala otobüsteydim, Kentucky'ye hiç geri dönmemiştim. O cadı kızı görmemiştim ve beni sarsan o değildi. Hepsi bir rüyaydı. "Virginia'ya vardık." dedi yanımda oturan kız. Onu duyuyordum ama tepki göstermiyordum. Gösteremiyordum. Elimi boğazıma götürdüm, hala rüyanın etkisindeydim. 

NEW SOLDIERS (The Vampire Diaries - The Originals Fan Fiction) (Türkçe)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin