KOL MIKEALSON
Bu koca evimiz bu kadar sakinliğe alışık değildi. Klaus, Hayley ve Elijah çok uzun süredir buraya uğramıyorlardı, bana anlattıklarından anladığım kadarıyla gerçekten sıkıntılı işler dönüyordu Mystic Falls'ta. Yardım gerekip gerekmediğini sorduğumda ise burada kalmamı ve buradaki sorunlarla ilgilenmemi söylemişlerdi. Böyle demeleri biraz mutlu etmişti beni, Arina'yı bırakıp Mystic Falls'a gitmek istemiyordum çünkü.
Arina... Hala yüreğim burkuluyordu olanları düşündükçe. Onunla yaşadığım her saniye benim aklımdaydı belki ama o daha benimle yeni tanışmıştı. New Orleans'a taşındığımızdan beri her şey çok tuhaf gelişmişti. Ben onun her şeyi unuttuğunu unutuyordum çoğu zaman ve ona göre davranıyordum, bu ilk başlarda Arina'yı rahatsız etse de sonradan kısmen alışmıştı. Ben de ona karşı daha dikkatli olmuş ve sanki yeni tanışmışız gibi davranmaya çalışmıştım.
Her şeye rağmen onun adına mutluydum. Bütün kötülüklerden uzakta yeni bir hayata başlamıştı, hak ettiği hayata.
Merdivenlerden neredeyse koşar adımlarla indiğimde beni ne kadar uzun süredir beklediğini bilmediğim Marcel'le karşılaştım. Benim geldiğimi duyunca kafasını kaldırıp bana baktı ama bir şey demedi, ben sorana kadar da bir şey demeyecekti belli ki. Klaus ve Elijah gittiği için buradaki en büyük otorite bendim artık ama Marcel benden daha hakimdi bu konulara. O yüzden her şeyi o yapıyordu neredeyse, ben sadece biri tehdit edilmesi gerekirse ortaya çıkıyordum.
"Ne oldu?"
Bir yandan da birlikte kapıya doğru yürümeye başlamıştık. Direkt onun suratına bakmıyor olsam da üst dudağını sinirle ısırdığını fark ettim. Demek ki gerçekten sıkıntılı bir şeyler oluyordu. Eğer Klaus bunların altından kalkamadığımı öğrenirse beni hançerleyip kısa bir süre uykuya mahkum edebilirdi.
"Klaus ve Elijah gittiğinden beri bir otorite boşluğu oluştu. Kimse seni ciddiye almıyor, farkındasın."
Girişteki portmantodan paltomu alıp üstüme geçirmiştim o bunu söylediği sırada. Kimsenin beni Klaus gibi görmediğinin farkındaydım ve buna bir süre dayanmış olsam da artık sinirlerim bozulmaya başlamıştı.
"Rebekah'dan haber var mı?"
Marcel kafasını iki yana sallarken içimden küfrettim. Rebekah olsa her şey bir tık daha kolay olabilirdi. Ama Klaus onun kalbinden hançeri çıkardığından beri kayıplara karışmıştı resmen. Bu aileyle bazı sıkıntıları olduğunu biliyordum ama biz bir aileydik sonuçta. Tüm Mikaelsonlar için en önemli kavramdı bu. Gerçi, zamanında tedaviyi alıp insan olmak istemiş kardeşimden bahsediyorduk. Belki de şu an hiç olmadığı kadar mutluydu ve mutlu olduğu sürece bir sıkıntı yoktu. Arada bizi arıyordu zaten, acil bir durum olup olmadığını sormak için. Telefon kulübesinden aradığı için yerini tespit edemiyorduk ama hepimiz biliyorduk ki ona çok ihtiyacımız olan bir vakit olduğunda burada olacaktı.
Bu durum ise tek başıma halletmem gereken bir şeydi.
Kapıyı açtığımda merdivenlerde oturan Arina'yı görmemle birlikte bir anda bütün öfkem uçmuştu adeta. Üstünde soluk pembe bir gömlek ve siyah kot pantolon vardı. Uzattığı ayaklarına her zaman giydiği ve kışı atlattığı her yerinden belli olan hafif çamurlu spor ayakkabısını giymişti. Saçlarını salık bırakmıştı ve saçları esen rüzgar yüzünden hafifçe uçuşuyorlardı.
Bizim geldiğimizi duyunca dizinin üstünde okumakta olduğu kitabın arasına parmağını koydu ve bize döndü. Yıllar geçmiş olsa da yüzündeki, onu ilk tanıdığım günkü saflık ve çocuksu ifade hala duruyordu. Hafifçe gülümseyince ben de ona karşılık verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEW SOLDIERS (The Vampire Diaries - The Originals Fan Fiction) (Türkçe)
FanfictionMystic Falls'ta kabuslar gerçek oluyor. Karanlık gelecek daha da kaçınılmaz hale geliyor. Rayna'dan yeni kurtulan Stefan evine, Mystic Falls'a döndüğünde hiçbir şeyin bıraktığı gibi olmadığını görür. Kasabaya yeni baş belaları gelmiştir. Katheri...