Bölüm 147

75 5 0
                                    

HAYLEY MIKAELSON

Hemen önümde ilerleyen Elijah, ayakları yapraklar üstünde kayarak durduğunda bana uzattığı elinden destek alarak ben de çabucak durdum.  Artık Angelique ve diğerlerinin seslerini duyamayacak kadar uzaklaşmış, ormanın daha derinlerine gitmiştik ama arkamızdaki kız, biz hızlandıkça hızlanmış, vazgeçmeden, hiç tökezlemeden bizi buraya kadar takip etmişti. 

"Bu kızın asla duracağını düşünmüyorum." dedim bir elimi Elijah'nın omzuna öbür elimi de kendi göğsüme koyup endişeden hızlanan nefesimi düzenlemeye çalışarak. Bir yandan geride bıraktıklarımıza neler olduğuna dair bütün düşüncelerimi kafamdan atmaya çabalıyordum ama kötü senaryolar bir şekilde zihnimde kendilerine yer buluyordu. 

"O yüzden biz durduk." dedi bizden birkaç adım ileride durmuş olan Klaus. Ses tonu düz ve duygusuz olsa da dudaklarının kenarındaki gerginlikten, gözlerini kısışından durumun hoşuna gitmediğini açıkça görebiliyordum. Bakışları benim üstümde daha fazla oyalanmadan Elijah'ya döndü. "Bu uzaklık yeterli olacak mı?"

Klaus'un sorusu ile birlikte ben de gözlerimi bir cevap bekleyerek Elijah'ya çevirdim, Elijah başını sallayarak onayladı. Şimdi tek yapmamız gereken beklemekti, temposunu hiç bozmadan bize yaklaşan adımları beklemek.

Ve sonunda kız geldi. Bize yaklaştığında yavaşladı, ağaçların arasından geçerken adımları dikkatliydi ama hareketlerinde ve koyu renkli gözlerinde yırtıcıları andıran bir şeyler vardı. Bize yaklaşırken oyalanıyor, başını eğerek bizi süzüyordu. Bunun ne kadarı bizi korkutmak içindi ne kadar gerçekti bilemiyordum ama geri adım atmayacaktık. O bir Tox olabilirdi ama biz de Mikaelsonlardık. O kadar kolay korkmayacaktık. 

Aramızda beş altı adım kala durdu ve başını yana eğdiğinde gözleri hiç acele etmeden üstümde gezindi. At kuyruğuna toplanan koyu renk saçları, rüzgarla arkasında uçuşuyor ve sessizliği bütün bu durumu daha rahatsız edici bir hale getiriyordu. Koyu renkli dudaklarındaki gülümseme ise bizim onun hakkında ne kadar az şey bildiğimizi bir kere daha hatırlatıyordu.

Bir planımız yoktu, ne zaman bir taktik ile savaşmaya başlamıştık ki zaten? Elimizde sadece Deveraux ve Judd'ın söylediği bilgiler vardı. Kızın adını tam olarak hatırlayamıyordum ama yaptığımız her hareketi kopyalayarak tekniğimizi gördüğü anda öğrenebileceğini biliyordum. Onunla dövüşürken dikkatli olmalı ve bir anda her şeyimizi ortaya koymamalıydık. Düşünmeli ve zekice savaşmalıydık, aksi takdirde kız bütün kozlarımızı elimizden alacak yeteneğe sahipti. Ancak bunu nasıl yapacağımız hakkında çok bir fikrimiz yoktu. Kızın şimdiye kadar neler öğrendiğini bile bilmiyorduk ya da ne kadar şeyi öğrenebileceğini. 

"Gözlerinizdeki bakış..." dedi kız, dudaklarını yaladıktan sonra oluşan zehirli bir gülümseme ile. Bu kızda öbür Toxlarda görmediğim çirkin bir şey vardı. Adını tam koyamıyordum. Hırs, aşağılama, kendine güven ya da hepsinin karışımı... "Ne kadar da çaresiz görünüyorsunuz."

Klaus öne doğru atıldığında kıza daha cevap verecek ya da Klaus'u engelleyecek vaktimiz bile olmadı. Ama zaten onu durdurabileceğimizi de sanmıyordum, uzun süredir olmadığı kadar ciddi ve hırslıydı. Bunun arkasında yatan sebebi bilmesem de, şikayetçi değildim. Elijah'nın onaylayan bakışlarından da anladığım kadarıyla o da benimle aynı şeyleri düşünüyordu.

Ben bir adım gerilerken Elijah da öne çıktı ama saldırmak yerine Klaus'a öncelik verdi. Klaus ise takip etmekte zorlandığım bir hızla kıza bir yumruk attı. Kız ise hiç şaşırmadan, hiç zorlanmadan sağa doğru bir adım attı ve yumruğunun hedefini bulamamasıyla sendeleyen Klaus'a baktı. Klaus'un normalde sinirleneceği bir durum olsa da, kendini çabucak topladı ve solunda kalan kızın karnına tekme attı.

NEW SOLDIERS (The Vampire Diaries - The Originals Fan Fiction) (Türkçe)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin