Bölüm 156

90 3 0
                                    

BRODY SHUNG

Kai sorduğum sorunun üstüne öfkeli bir bakış atarken yanlış bir şey söyleyip söylemediğmi çözmeye çalışıyordum. Evet, "her şey yolunda mı" diye sormam belki sinirlerini bozmuş olabilirdi ama bunu söylerken ukala bir şekilde duyulmaması için çok uğraşmıştım. Gerçekten merak ediyordum, hepimiz merak ediyorduk. Sonuçta bu insanlar bizler için, bizi korumak için hayatlarını tehlikeye atıyorlardı. Ayrıca yanımda duran Clay'in Angelique'in iyi olup olmadığını öğrenmek için çırpındığını da biliyordum.

"Hayır." dedi Kai sinirli bir ses tonuyla. Beatrix'in bakışlarını üstümde hissediyordum ama Kai benimle konuşurken kafamı çevirip Beatrix'e bakacak kadar kaba bir insan değildim ve canıma susamamıştım. "Hiçbir şey yolunda değil. Herkes kafayı yedi."

Belli. Kai önüne dönüp yürümeye devam ederken ben Beatrix'e bakmıştım sonunda, bakışlarının kurduğu cümleydi bu. Onun bakışlarına hafifçe karşılık verdim ve önüme döndüm. Bir daha geri dönmemek üzere ayrılmıştık Kai ve Rhea'nın evinden. Bunu söylemek tuhaf gelse de oraya kısmen alışmıştım ve şimdi oradan ayrıldığıma biraz üzülüyordum. Ayrıca bundan sonra Grey Deveraux'nun evinde kalacak olmamız da kesinlikle stresimi azaltmıyordu.

Yıllardır evim gibi gördüğüm Tox merkezinden kaçtıktan sonra kendimizi bize yardım edebilecek tek insanın evinde bulmuştuk ama o ev hepimizi barındıramayacağından Rhea ve Kai'ın evinde kalmaya başlamıştık. Buna çok minnettardım. Rhea'nın alaycı ve nefret dolu söylemlerine, Kai'ın sürekli bizimle dalga geçmesine rağmen kesinlikle orada daha rahattım. Yine de tüm bu nefretin yanında Rhea'nın Aretha'yla olan bağından dolayı bize, ya da belki sadece bana, kısmen iyi davrandığını fark ediyordum. Bunu çaktırmamaya çalışsa da ben bunu hissedebiliyordum.

Beatrix onlara saygı ve minnet duyuyordu ama benim aksime ufak da olsa bir sevgi hissetmediğini biliyordum. Ama bu Beatrix'ti, benim dışımda herhangi birine sevgi duyabildiğini düşünmüyordum, belki bir de Clay'e.

Sanki onu düşündüğümü anlamış gibi Beatrix eliyle bileğimi kavradı. Bu ufak hareketinden bile hissettiği her şeyi anlayabiliyordum, yirmi yıldan fazladır birlikte olmamızın sonucuydu bu sanırım. Tedirgindi, hem Grey'den hem de Idaların sonraki hamlesinden. Korkuyordu, ölmek istemiyordu. Aynı zamanda da endişeliydi, benim için ve Clay için. Hayatı Toxlar üzerine kurulu Beatrix neredeyse sahip olduğu her şeyi kaybetmişti, sahip olduğu son iki arkadaşına da bir şey olmasını istemiyordu.

Bileğimi elinden kurtarıp omzuna attım ve bu şekilde yürümeye devam ettik. Clay bize arada kaçamak bakışlar atsa da bir şey demiyordu. O neler düşünüyordu kim bilir? Neden döndüğünü sorguluyordu belki de, Ros ve Brendon'ın başına gelenlerin bizim başımıza gelmeyeceğinden emin olmak istiyordu. Hangi koşullar altında olursak olalım üçümüz de birbirimiz için endişeleniyorduk. Bu his çok yabancıydı bana, Clay'e öyle değildi ama Beatrix ve bana çok yabancıydı.

Tox eğitimimizi alırken bize öğretilen en önemli şeylerden biri diğer Toxlara çok değer vermememiz gerektiğiydi. Diğer Toxlarla arkadaş olabilirdik ama dost olamazdık. Bu hep bir zayıflık olarak algılanırdı, bir yük. Ama burada, bu insanlarla birlikte olduğum bu sürede yıllardır benimsediğim bu ilkenin çatırdamaya başladığını hissediyordum. Bu insanlar tam tersine birbirlerine bu kadar değer verdikleri, sevdikleri için bu kadar güçlülerdi.

Bu hoşuma gitmiyordu. Bildiklerimi, inandıklarımı sorgulamak hoşuma gitmiyordu ve hala bunun bir zayıflık olduğunu düşünüyordum. Peki Ida'nın ekibinden birini öldürmek veya Beatrix'i korumak arasında bir tercih yapmak zorunda kalsam ne yapardım? Ya da kendimle onun arasında? 

Daha önce hiç böyle bir şey düşünmemiştim, aklıma bile gelmemişti. Tabii bunun sebebi kendimi ve Beatrix'i  hep çok dokunulmaz görmüş olmamdı. Ama şimdi her şey tersine dönmüştü ve kendimizi Grey Deveraux'nun evine sığınırken bulmuştuk.

NEW SOLDIERS (The Vampire Diaries - The Originals Fan Fiction) (Türkçe)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin