- 7 yıl önce -
CAROLINE FORBES MIKAELSON
Saksafonların keyifli sesi ve davulun heyecanlı ama derinden gelen ritmi ile uyanmak kadar güzel bir şey yoktu. Evet, en başta bu gürültülü şehre alışmakta biraz zorluk çekmiştim ama zaman geçtikçe New Orleans'ın seslerine almıştım. Artık yabancılara gürültü gibi gelenler bana huzur veriyor ve içimi ısıtıyordu. Evimin sesleriydi çünkü onlar.
Bacaklarımı yatak örtüsünün içinde oynattım ve yine de rahat edecek bir pozisyon bulamayınca olduğum yerde dönerek, yüzümü yatağın sol tarafında yatan Klaus'a çevirdim. Yüzüstü bir şekilde yatıyordu ve bir kolunu kafasının altına, yastığın üstüne koymuştu. Biraz uzamasına izin verdiği açık kahve bukleleri alnından aşağı, yastığın üstüne düşüyordu. Uyurken yüzünde beliren huzurlu ifade beni de gülümsetti. Elimi uzatıp parmaklarımı buklelerinin arasında, elmacık kemiklerinde ve şeklini çoktan ezberlediğim, her noktasını kendiminki gibi bildiğim yüzünde gezdirmek istedim. Ama zaten şu sıralar New Orleans'ta çıkan olaylar yüzünden oldukça yoruluyordu ve uyumak ona iyi gelecekti.
Bu yüzden yatakta döndüm ve örtülerin altından sıyrılarak yataktan indim. Çıplak ayaklarımın altındaki tahtaları gıcırdatmamaya çalışarak camın önündeki koltuğa atılmış olan ceketimi aldım ve tişörtümün üstüne geçirdim. Ardından açık pencerelerden içeri dolan müziği takip ederek balkon kapısına gittim. Son bir kez daha Klaus'a baktıktan sonra kapıyı açtım ve kendimi New Orleans'ın canlı ve gürültülü sabahına attım.
Rüzgar saçlarımı bile zar zor oynatacak kadar hafif esmesine rağmen soğuk ve kuruydu. Soğuktan kızaran yanaklarımı ve yüzümde değdiği yerleri acıtıyordu ama bunu takmadım. Balkonun korkuluğuna tuttundum ve hafifçe aşağı sarktım. Hemen karşı kaldırımda duran saksafoncu ile göz göze gelince çalmayı bırakmadan kafasını eğerek selam verdi bana, ben de gülümseyerek ve hafifçe kafamı sallayarak karşılık verdim. Turistler ve yerliler sokakta geziniyor, kafelere girip çıkıyordu. Erken içiciler ve eğlenmek için içkiye ihtiyacı olmayan insanlar ise orada burada arkadaşları ile gürültülü kahkahalar atıyor, sokak müzisyenlerin müziğinin eğlenceli tınısı ile dans ediyordu.
Uzun, renkli bir etek ve bir kazak giymiş bir kız saksafoncunun hemen yanında dans ediyordu. Hareketleri o kadar akışkan, zarif ve güzeldi ki yıllardır buna çalışıyormuş hissi veriyordu. Ama gülümsemesindeki doğallık ve ritmi kaçırdığında attığı kahkahalar bunun aksini iddia ediyordu. Bir grup insan, kız ve saksafoncunun önünde durdu. Kız kahverengi kıvırcık saçlarını kulaklarının arkasına sıkıştırdıktan sonra onlara yaklaştı ve eliyle onları dansa çağırdı ama hepsi kafalarını şiddetle sallayarak karşı çıktı, biri bir şey dedi ve dansçı kız da dahil olmak üzere hepsi güldü. Ardından turistler uzaklaştı.
Bütün gün burada oturup bunu izleyebilirdim. New Orleans'ın kendine ait bir karakteri vardı adeta ve siz baktıkça, dinledikçe, izledikçe, sırlarını öğreniyor ve şehrin keyfini çıkarmaya başlıyordunuz. Sıkılmak mümkün değildi çünkü her sokağın kendine ait bir müziği, bir dansı ve söyleyecek bir şeyi vardı. Siz tam her şeyi öğrendiğinizi sanarken biri, benim için her zaman Klaus oluyordu bu biri, elinizden tutuyor ve şehrin başka harikalarını gösteriyordu.
Yavaş yavaş bu şehre de aşık olmaya başlamıştım. Artık Klaus'un burada ne bulduğunu anlıyordum. Ama eğer bu şehre başka koşullarda gelmiş olsaydım, görüşlerim çok farklı olurdu. Aklıma takılan müziği benimle beraber mırıldanacak, aklıma takılan sahneleri boyaları ile tuvale aktaracak ve beni sıkı sıkı sarıp evimde hissettirecek Klaus olmadan New Orleans asla böyle olmazdı.
Neredeyse tüm dikkatimi şehre vermiş olsam da balkon kapısının açılma sesi beni kendime getirmeye yetti. Ardından balkon fayansının üstündeki çıplak ayakların adım sesi ve beni sarıp kendine çeken uyku mahmuru kollar. Kollarından kurtumaya çalışmak yerine kafamı arkaya attım ve kafamı omzuna koydum. Klaus'un burnu yanağım ve kulağım arasında geziniyordu, bu yüzden ister istemez hafifçe kıkırdıyordum, oldukça gıdıklandığım bir bölgeydi orası.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEW SOLDIERS (The Vampire Diaries - The Originals Fan Fiction) (Türkçe)
FanfictionMystic Falls'ta kabuslar gerçek oluyor. Karanlık gelecek daha da kaçınılmaz hale geliyor. Rayna'dan yeni kurtulan Stefan evine, Mystic Falls'a döndüğünde hiçbir şeyin bıraktığı gibi olmadığını görür. Kasabaya yeni baş belaları gelmiştir. Katheri...