Bölüm 112

85 8 2
                                    

RHEA BREINER

"Kaçıncı kata kadar inmemiz gerekecek?" diye fısıldadım, hemen yanımda duran Judd'a doğru eğilerek. Lizzie'yi dördüncü katta gördükten sonra huysuz bir şekilde yedinci kata kadar inmeyi başarmıştık. Ama kırmızı kart daha ne kadar bizi indirebilirdi bilmiyorduk. Nedense şansımız tükenmek üzereymiş gibi geliyordu.

"Kat on iki, Çukur'a giriş." dedi Judd. İndikçe Çukur'u yavaş yavaş çözmeye başlamıştık. Her kat, kabaca iki kısma ayrılıyordu. İlk bölüm o katta çalışan Toxların olduğu bölümdü. Modern bir dizayna sahip odaların nerdeyse hepsi Toxlar ile doluydu. İkinci bölüm ise, ilk bölümün etrafından dolaşan uzun, karmaşık koridorlardı. Çukur'a inecek suçlular bu koridorlar ile transfer ediliyorlardı.

Artık bunu bildiğimize göre, çok gerekmedikçe ilk bölüme, Toxların olduğu tarafa, geçmemeye çalışıyorduk. Aşağı indikçe bize bakan gözler daha şüpheci bir hale gelmişti, biz de bu yüzden işimizi ne kadar gizli yaparsak o kadar iyi olur diye düşünmeye başlamıştık.

"Peki kırmızı kart bizi nereye kadar indirecek?" diye sordu Kai, hafifçe öne eğilip benim öbür yanımda duran Judd ile göz göze gelerek. Judd biraz durdu. Vampir olmama rağmen, karanlık ortamda önüne düşen saçlardan dolayı gözlerini göremiyordum.

"Hiçbir fikrim yok." dedi sonunda. Judd'ın öbür yanında duran Grey bunun üstüne bize döndü ve kaşları çatılmış bir şekilde Judd'a baktı.

"Bunu bize ne zaman söylemeyi düşünüyordun? Girmeyi denediğimiz bir kapı açılmayıp alarmlar çalışmaya başladığında mı?" Judd, yüzünü Grey'e çevirdi. Ama cevap vermedi. Böylece tekrardan sessizliğe gömüldük.

Beşinci katta Lizzie'yi gördüğümüzden beri hepimizin, özellikle de Grey'in, sinirleri bozulmuştu. Grey, sakin tavrını korumaya çalışsa da oyalandığımızda veya küçük bir aksilik çıktığında ters bakışları atmaktan ya da sert bir yorum yapmaktan geri kalmıyordu. O yüzden Judd'ın susması belki de mantıklı bir karardı ama şaşırtıcıydı.

"Peki..." dedim sessizliği bozarak. Başımı geriye atıp sırtımızı dayadığımız duvara iyice yaslandım. "Şimdi nereye gidiyoruz?" Yedinci kattan sekize inen merdivenleri geçmiştik ve merdivenlerden çıktıktan sonra, her katta olduğu gibi uzun ve boş bir koridor ile karşılaşmıştık. Ama bu kattaki koridor öbürlerinden daha karanlık ve daha dönemeçliydi. Yine de biz bıkmadan bir süre yürüdükten sonra üç yolun birleştiği bir ayrıma gelmiştik. Daha nereye gideceğimize karar vermeden iki taraftan ayak sesleri duyunca da hemen duvara yaslanıp büyü ile saklanmıştık. Bu iki büyü her ne kadar Kai'ın gücünü emmiş olsam da beni yormuştu ama bunu yüzüme olabildiğince yansıtmamaya çalışıyordum. Basit bir büyü olsa da yorucu bir büyüydü ve ne durumda olduğumun farkında olan tek kişi az önce büyüsünü emdiğim Kai'ydı.

"Hiç kimsenin hiçbir fikri olmadığına göre bir tarafa yürümeye başlasak? Burada durmaktan daha iyidir." dedi Judd, benim soruma cevap olarak. Grey de bunu kafa sallayarak onaylayınca ekibimiz yine hareketlendi ve karanlık koridorda sağa dönerek yolumuza devam ettik. İçeri girdiğimizde sahip olduğumuz güven neredeyse yerle bir olmuştu ve şimdi sadece şansımız sayesinde aşağı inmeye devam ediyorduk. Yolları da ne olduğunu bilmeden seçmemiz bunun en büyük örneğiydi.

"Böyle gidemeyiz." dedim sonunda. Yürümeye başlayalı çok olmamıştı. İleride hiçbir ses yoktu, bu tabii ki normaldi, ama gelen giden de yok gibiydi. Ya yanlış bir yere dönmüştük ya da bir şekilde bir tuzağa düşmüştük. "Sizce de bir sıkıntı yok mu?"

"Birinin bizi fark ettiğini mi düşünüyorsun?" diye sordu Kai.

"Yani, özellikle fark etmek değil ama..." dedim mırıldanırcasına. Sesli söyleyince burada birinin bize bu şekilde tuzak kurması çok saçma gelmişti. "Bir şeyler yanlış. Belki de yanlış yöne gidiyoruzdur. Belki de-" Tam o sırada ileride beliren kapı ile sözüm yarım kaldı. Belki de yanlış tarafa gitmiyoruzdur. Ama bu kapı, Tox bölümüne açılan kapısız eşikler gibi değildi. Sıkı sıkıya kapatılmış, metal bir kapıydı.

NEW SOLDIERS (The Vampire Diaries - The Originals Fan Fiction) (Türkçe)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin