Hogwarts'a geldiklerinden beri etrafı bir kaos ortamı almıştı. Sebebi Voldemort'un saldırması değil saldıracağı haberiydi. Harry , Mcgonagall ile konuşup olan biteni anlatmıştı. Şuan 1'den 5.sınıfa kadar tüm öğrenciler tahliye ediliyordu. Aralarından kalıp savaşmak isteyen çok fazla kişi vardı ama bu mümkün değildi. Onlar daha çocuk sayılarlardı ve bile bile ölüme gitmelerine göz yumulamazdı. 6 ve 7.sınıf tüm Gryffindor öğrencileri kalıyordu. Rawenclaw ve Hufflepuff'ta öyle. Slytherinden ise yaklaşık 10 kişi kadarı kalmıştı. Gerisi komple terk etmişti şatoyu. Harry kalabalığın ve karmaşanın arasında Ginny'i gördü. Bir anlık göz göze gelmeleri bile bütün dertlerini unutturmuştu sanki. Koşarak sevdiği kıza sarıldı. Öptü kokladı. Sanki son defa görüyormuşcasına. Bu son görüşü olabilirdi. Eninde sonunda Harry ölmek zorundaydı ve bu lanet düşünce aklından bir an olsun gitmiyordu. Sevdiği kızın kollarındayken bile.
"Harry. İyi misin? Üstün başın kan içinde. Kimin kanı bu?" Diye sordu Ginny. Harry yeni farketmişti. Elleri ve üstündeki gömleği kan içindeydi. Snape'in kanıydı bu.
"Bu...Bu Snape'in kanı."
"Ne? Yoksa o?"
''Öldü evet. Voldemort öldürdü. Ordaydık."
"Ama Snape..."
"Snape benim şimdiye kadar gördüğüm en cesur adam Ginny. Çok uzun hikaye. Sana daha sonra anlatırım." Dedi Harry. Umarım anlatacak zamanımız olur diye de ekledi içinden. Ardından büyük bir gürültü koptu. Mcgonagall ve diğer Profesörlerin kurduğu tüm şatoyu kapsayan büyülü baraja binlerce büyü yağıyordu. Ama hiçbiri barajı geçmiyordu. Savaş başlamıştı.
"Harry!" Harry Sirius'un endişeli sesini duyduğunda hemen arkasını döndü. Hızla ona doğru koşan Sirius'u ve Remus'u gördü. Koşarak gidip ikisine de sarıldı.
"İyisin. Merlin'e şükür iyisin." Dedi Sirius.
"İyiyim ben. Sen nasılsın. Yaraların nasıl. Buraya nasıl geldiniz?"
"Uzun hikaye. Ölümyiyenlerin hareketliliğini farkedince hemen buraya geldim. Tabi biraz da yardım getirdim." Dedi Sirius ve Harry'nin görmesi için geriye çekildi. Tüm yoldaşlık üyeleri burdaydı.
"Voldemort'u durdurmak için bir planın olduğunu var sayıyorum Harry. Bunca zamandır birşeyin peşindesiniz ve artık anlatmanın zamanı geldi." Dedi Remus.
"Şey...Çok Uzun hikaye aslında. Şimdilik şunu bilseniz yeterli. Voldemort'un ölmesi için sürekli yanında gezdirdiği yılanının ölmesi gerekiyor. Yılan öldükten sonra Voldemort ölebilir." Dedi Harry. Tabi kendisininde ölmesi gerektiğini söylemedi. Bunu engellemek için herşeyi yapardılar. Harry bunu istemiyordu. Sırf kendisi yaşasın diye yüzlerce insanın ölmesine göz yumamazdı. Tekrar büyük bir ses duyuldu. Kalkan kırılmıştı. Tüm ölümyiyenler şatoya saldırmaya başladı.
"Herkes geri çekilsin. Şatoya girin." Diye bağırdı Sirius.
Hermione ve Draco 3 tane ölümyiyenle aynı anda savaşıyordu. Ron 2 tane ölümyiyenin pençesinden kurtulmaya çabalıyordu. Luna ve Neville sırt sırta vermiş 2 ölümyiyenle düello ediyordu. Bellatrix Lestrange tek başına hem Sirius ile hemde Remus ile düello ediyordu.
"Ölü kalman gerekiyordu Sirius." Dedi Bellatrix.
"Ah Bella. Sevgili kuzenim. Beni öldürmek kolay değil. Bunu şimdiye kadar anlamış olman gerekiyordu."
"Bu gece değişecek. Bu gece herşey değişecek." Dedi Bellatrix. Hogwarts bahçesinden içeri devler ve devasa örümcekler içeri girmeye başladı. Harry o zaman karara varmıştı. Bu kazanabilecekleri bir savaş değildi. Bu adil değildi. Savaş asla adil olmazdı zaten.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Altın Dörtlü? ~ Dramione ~ NextGen
FanfictionDraco son anda Voldemort'un Dumbledore'u öldürme emrine karşı gelir ve ölüm yiyenleri Hogwarts'a sokmaz. Hayatı tehlikede olan Draco daha fazla Hogwarts'ta kalamaz ve kendini Harry Ron ve Hermione ile birlikte zorunlu bir şekilde Grimmauld 12 numar...