"Snape!"
Kimse daha ne olduğunu anlayamadan Snape tıpkı diğer ölüm yiyenler gibi siyah dumanlar içinde buharlaşarak yok oldu. Ardından 2 ölüm yiyen saldırmaya başladı.
Kendilerine uygun siper alarak onlara doğru yavaş yavaş ilerleyen 2 ölüm yiyene karşı büyü yollamaya başladılar.
"Şaka mı bu? Önce bize yardım ediyor sonra da öldürmeye mi çalışıyor?"
"Şuan bunu tartışmanın hiç sırası değil Harry. Halletmemiz gereken şeyler var." dedi Draco abartılı bir şekilde onlara doğru sürekli lanet atan 2 ölüm yiyeni işaret ederek.
"3'ten geriye saydığımda. 3 2 1" dedi Harry ve 4 genç aynı anda karşılık verdiler. Etkisiz hale gelen ölüm yiyenler öylece yere yığıldılar.
"Hey bakın. Snape'in kaybolduğu yerde bi kağıt var."dedi Luna ve kağıdı alarak Harry'e verdi.
"Ben büyük salona dönüyorum. Orada görüşürüz." diyerek ayrıldı.
Elindeki katlanmış kağıdı ağır ağır açarak herkes duysun diye yüksek sesle okumaya başladı.
-Her ne yapıyorsanız yapmaya devam edin. Karanlık Lord zayıflıyor ve telaşlanıyor. Kimseye güvenmeyin.-
"Bu da ne demek şimdi?" dedi Ron
"Snape. Her zaman kapalı kutuydu. Hortlulukları yok etmemiz Voldemort'u zayıf düşeriyor anlaşılan. Ne yapıyorsanız yapmaya devam edin demiş. Ne yaptığımızı bilmiyor o zaman."
"Haklı olabilirisin Hermione. Bu da demek oluyor ki Voldemort ölümyiyenlerine hortkuluklardan bahsetmemiş." dedi Draco
"Kupa bizde zaten. Şu diademi de aldıktan sonra gitmemiz gerek. Bakanlık her an burda olabilir. Unutma sen hala bir numaralı aranansın Harry."dedi Ron
"Ah evet. Bir de o vardı. Herneyse. Şu ölümyiyenleri odadan çıkartalım da bi."
Ölümyiyenler ihtiyaç odasından çıkarıldıktan sonra odanın kapısı yok oldu. Harry, önemli bir eşyayı saklayacak bir odayı düşleyerek henüz olmayan kapının önünde volta atmaya başladı. 7. Kez geçiyordu ki kapı boş duvarda belirdi. 4 genç içeri geçti.
"Hortkuluk burada hissedebiliyorum." dedi Harry. Yaklaşık 5 dakikalık aramanın sonucunda Ravenclaw'ın diademini buldular. İhtiyaç odasından çıkarak büyük salona gittiler. Arkadaşlarıyla vedalaşarak tekrar ihtiyaç odasının yolunu tuttular. 7. Kata çıktıkları sırada karşılarında ağlamaktan gözleri kızarmış Pansy Parkinson'ı buldular.
"Pansy? Ne işin var burada?"
"Draco. Ben...ben üzgünüm. Karanlık Lord'a hizmet etmek zorundayım. Ailemi kullanarak beni etkisi altına almaya çalışıyor."
"Sakin ol Pansy. Senden ne yapmanı istedi?"
"Sen...seni öldürmemi istedi. Eğer öldürmeden gelirsem beni öldüreceğini , aileme işkence edeceğini söyledi. Ama...ama ben yapamam. Seni öldüremem. Ne seni ne de başkasını. Ben onlar gibi değilim."
"Biliyorum. Biliyorum öyle biri değilsin. Bende öyle biri değildim bu yüzden boyun eğmeyi reddettim."
"Beni de götür Draco. Her nereye gidiyorsansa beni de götür. Burada daha fazla kalamam. Oraya da geri dönemem."
"Bu...bu benim verebileceğim bir karar değil." dedi Draco. O sırada arkalarından koşar adımlarla gelen Neville konuşmayı böldü.
"Harry! Gitmediniz mi siz hala? Bakanlık geldi tüm şatoyu didik didik arıyorlar. Hemen gidin bende ihtiyaç odasını kapatayım."
"Bunu tartışacak vaktimiz yok. Pansy bizimle gelebilir ama dürüst olduğuna inanmıyorum. Asanı bize ver Pansy ve biz karar verene kadar ellerin bağlı kalacak."
"Eğer bu içinizi rahatlatacaksa..."dedi Pansy ve cebinden asasını çıkarıp Harry'e verdi. Daha sonra ellerini öne doğru uzatarak bağlanmayı bekledi.
"Harry. Bu biraz fazla değil mi?"
"Üzgünüm Draco. Kimseye güvenemeyiz." dedi Harry ve kısa siyah saçlı genç kızın ellerini büyüyle bağladı.
"Kimse Pansy'i sorarsa, karmaşadan beri kimsenin onu görmediğini söyleyin herkese. Kulaktan kulağa yayılsın." dedi Draco. Neville tamam anlamında kafasını salladı. 4 genç ve Pansy geldikleri tünelden geriye Aberforth'un yanına geri döndüler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Altın Dörtlü? ~ Dramione ~ NextGen
FanfictionDraco son anda Voldemort'un Dumbledore'u öldürme emrine karşı gelir ve ölüm yiyenleri Hogwarts'a sokmaz. Hayatı tehlikede olan Draco daha fazla Hogwarts'ta kalamaz ve kendini Harry Ron ve Hermione ile birlikte zorunlu bir şekilde Grimmauld 12 numar...