Hermione bir sağa bir sola bakıyordu. Yatağın üzerinde duran iki elbiseden hangisini giyeceğini uzun zamandır düşünüyordu. Yemekler hazırlanmış, hava kararmış, konukların gelmesi bekleniyordu artık. Aileler arası bir tanışma olacağı için Hermione'nin arkadaşları yoktu bugünlük yanında. Keşke Ginny yanımda olsaydı diye iç geçirdi. O sırada annesi seslendi.
"Hermione tatlım. Hazırlan artık. Her an gelebilirler!"
"Geliyorum anne."
Sol tarafında duran gökyüzü tonlarındaki mavi elbisesini seçti. Belinden itibaren genişleyen etek kısmını taş işlemeli beyaz bir kemerle sıklaştırdı. Boynuna bir önceki gece Draco'ya hediye ettiği kolyenin diğer yarısınıda takmayı ihmal etmedi. Boy aynasının karşısına geçtiğinde doğru seçimi yapıp yapmadığına emin değildi. Sadece bir tanışma yemeğiydi ve sade olması gerektiğini düşünüyordu. Büyüyle düzleştirdiği saçlarını bir kez daha kontrol etti. Fazla düzleştirmemişti. Draco kabarık halini daha çok seviyordu. Son bir kez daha aynada kendine baktıktan sonra odasından çıkıp merdivenlere yöneldi. O sırada kapı çalındı ve Hermione basamakları adeta atlaya atlaya indi. Kalbi küt küt çarpıyordu ama Malfoyların geldiği için değil, gelmeyecekleri düşüncesinden. Kapının önüne geldiğinde annesine döndü.
"Ben mi açmalıyım kapıyı?"
"Sanırım sen açmalısın tatlım." Dedi Bayan Granger ve kızının elinden tutarak etrafında döndürdü.
"Çok güzel olmuşsun. Endişelenmeye bırak artık. Herşey güzel olacak."
"Umarım dediğin gibi olur anne."
Hermione kapıyı yavaşça açtı. En önde Draco, arkasında anne ve babası vardı. Harry haklıydı demek ki. Gerçekten de geldiler.
"Selam Hermione. İçeri geçebilir miyiz?" Diye sordu Draco. Hermione'nin dili tutulmuştu sanki. Draco'yu klasik İngiliz smokini içinde görmeyi hiç beklemiyordu. Evet anlamında başını salladı ve kapıyı sonuna kadar açtı. Draco kenara çekilip anne ve babasının içeri geçmesini sağladı. Bay ve Bayan Granger kapıda karşılamıştı konuklarını.
"Hoşgeldiniz. Ben Wendell Granger." Dedi ve elini uzattı. Lucius hiç bekletmeden elindeki bastonunu koluna astı ve uzatılan eli sıktı.
"Lucius. Lucius Malfoy. Memnun oldum."
Hermione hala uyuduğuna ve rüya gördüğüne yemin edebilirdi. Bayan Granger elini uzatmıştı bu sefer.
"Monica Granger. Memnun oldum."
Lucius, Hermione'nin annesinin elini nazikçe öptü.
"Bi mukabele."
Sıra kadınların tanışmasındaydı.
"Narcissa Malfoy. Memnun oldum."
"Memnum oldum. Uzun yoldan geleceğinizi söyledi Hermione. Açsınızdır masayı hazırladım. Dilerseniz..." Dedi Bayan Granger.
"Nasıl isterseniz."
Büyükler mutfağa doğru yöneldiklerinde Draco, Hermione ile konuşma fırsatı yakalamıştı.
"Çok güzel olmuşsun."
"Sende öyle. Yani çok yakışıklı olmuşsun. Ah...yüce merlin. Ailenin burda olduğuna inanamıyorum."
"Bana güvenmen gerektiğini söylemiştim. Herşey çok daha güzel olacak. Tek yapman gereken bana güvenmek."
"Bu konuda sıkıntı çekmeyeceğim o zaman. Harry dün gece birşeyler söyledi. Baban hakkında."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Altın Dörtlü? ~ Dramione ~ NextGen
FanfictionDraco son anda Voldemort'un Dumbledore'u öldürme emrine karşı gelir ve ölüm yiyenleri Hogwarts'a sokmaz. Hayatı tehlikede olan Draco daha fazla Hogwarts'ta kalamaz ve kendini Harry Ron ve Hermione ile birlikte zorunlu bir şekilde Grimmauld 12 numar...