"Nasıl kaçmış olabilir ki?" Diye sordu Harry. Endişeliydi. Tam herşey bitti derken bu haber hiç iyi olmamıştı.
"Bilinmiyor. Bundan yaklaşık 2 ay önce Voldemort onun Normengard'ta ki hücresini bilmediğimiz bir sebepten ziyaret etmişti. Tahmin edebileceğiniz üzere hücreyi patlatarak girmiş. Ama o sıra Grindelwald herhangi bir kaçma girişiminde bulunmamış. Bu sabah hücresinde yokmuş. Nasıl kaçtığı bilinmiyor."
"Ne kadar ironi. Grindelwald hakkında biraz araştırma yapmıştım. Zamanında Amerika'da da yakalanmış ama kaçması uzun sürmemiş." Dedi Hermione.
"Evet evet hatırlıyorum. Fantastik canavarlar kitabının yazarı Newt Scamander tarafından etkisizleştirilmiş ama yine de ellerinde tutamamışlar." Diye onayladı Arthur.
"Bu eleman kaçmakta uzman anlaşılan. Şansını birde Azkaban'da denesin bakalım." Dedi Sirius.
"Peki...peki bir tehdit oluşturuyor mu? Yani kaçmasının bir sebebi olmalı değil mi?" Diye sordu Harry.
"Umarız sadece canı falan sıkıldığı için kaçmıştır. Voldemort'tan sonra büyü dünyasının gördüğü en kötü insan." Dedi Arthur.
"Tam da Voldemort öldükten sonra. Bence bir tesadüf olamaz. Bir sebebi olmalı. Yoksa bunca zaman neden beklesin."
"Harry haklı olabilir. Nerden baksan 53 yıldır falan hapiste çürüyor. Bir nedeni olmalı." Diye destekledi Sirius.
Ev halkı bir sürü teori üretiyordu ama hiçbiri mantıklı gelmiyordu. Vakit gece olduğunda Sirius, Pansy ve Hermione evlerine dönmüşlerdi. Fred çoktan uyumuş, Bayan Weasley bulaşıkları yıkıyordu. Harry, Ron'u kolundan tutarak bahçeye çıkardı.
"Aklımda bir fikir var Ron."
"Bunu görebiliyorum dostum. Ne zaman söyleyeceksin diye bekliyordum."
"Etrafın sakinleşmesini bekledim. Grindelwald ile Dumbledore çok yakın arkadaşlarmış. Belki de..."
"...Belki de Dumbledore'un mezarına mı gitmiştir diyorsun?"
"Neden olmasın. Bakmakta fayda yok mu?"
"Bilemiyorum Harry. Bakanlığa söylesek daha iyi olmaz mı?"
"Sanmıyorum. Belki Ölüm Yadigârlarının peşine düşmüştür tekrardan. Hayatımı diken üstünde yaşamak istemiyorum daha fazla. Tek istediğim cevaplar. Ben Dumbledore'un mezarına gidiyorum geliyor musun?"
"Neden gelmeyeyim ki? 1 haftadır kendime heyecan arıyordum zaten." Diye güldü Ron.
"Ne olur ne olmaz mürver asayı odama bırakayım. Eski asamla gitmek daha mantıklı olur. Eğer ordaysa asanın bende olduğunu bilmesini istemem."
"Eğer ordaysa asanın sende olması daha iyi olmaz mı bizim açımızdan?"
"Mürver asanın gücüne ihtiyacımız olmaz. Ben Grindelwald'ı gördüm. Adam bir deri bir kemikti. Çok bitkin ve zayıf duruyordu." Dedi Harry. Odasına çıkıp mürver asayı eski asasıyla değişti ve bahçeye inip Ron ile birlikte Dumbledore'un lahit mezarının biraz ötesine cisimlendiler. Ay ışığının rehberliğinde mezarı buldular. Görünürde kimse yoktu.
"Anlaşılan burda değil." Dedi Ron. Dumbledore'un mezarının iyice dibine girdiler. Birkaç sessiz saniyelerin ardından arkalarından bir ses duyuldu.
"Siz çocuklar da kimsiniz?"
"Lanet olsun." Dedi Harry ve Ron aynı anda. Asalarını çıkarıp önündeki karanlık silüete doğrulttular.
"Bunu hiç önermem. Beni yormayın." Dedi karanlıktaki ses.
Harry tam silahsızlandırma büyüsü yapacaktı ki asası elinden karanlığa doğru fırladı. Ron'un asası da aynı şekilde olmuştu. Karanlıktaki silüet yavaş yavaş ayışığının aydınlattığı mezarın yanına yürüdü. Harry başta tanımakta zorluk çekmişti ama şimdi emindi. Bu Grindelwald. Voldemort'un zihnine girdiğinde gördüğü adam şu anki halinden çok daha zayıf ve bitkin görünüyordu. Şimdi ise daha kilolu ama yine de bitkindi. Saçı sakalı omuzlarına kadar uzamıştı. Kir ve yağ arasından saç rengi platin sarısı gibi duruyordu ama yer yer beyazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Altın Dörtlü? ~ Dramione ~ NextGen
FanfictionDraco son anda Voldemort'un Dumbledore'u öldürme emrine karşı gelir ve ölüm yiyenleri Hogwarts'a sokmaz. Hayatı tehlikede olan Draco daha fazla Hogwarts'ta kalamaz ve kendini Harry Ron ve Hermione ile birlikte zorunlu bir şekilde Grimmauld 12 numar...