Remus, Siriustan aldığı mektupla hemen Grimmauld 12 numaraya gelmişti. Saatlerdir tartışıyorlardı.
"Bilemiyorum Sirius. Adam haklı olabilir ama ya hepsi bir oyunun parçasıysa, ya tuzaksa? Voldemort tamamen öldükten sonra her ne büyü veya tılsım yaptıysa mutlaka bozulur. Adamın anlattıkları doğruysa...neden...neden bunca zamandır gelmedi ki?"
"Cevabı çok basit değil mi Aylak? İhanet ettiğine inandığımızı sanıyor. Ben onu öldürmeye çalıştım. Şu öğrendiklerim olmasa yine öldürmeye çalışırdım. Peter bizim dostumuz."
"Bunu söyleme."
"Ne?"
"Bunu demeye hakkın YOK!" Diye bağırdı Remus. Şimdi oturduğu yerden ayaklanmış odada volta atıyordu.
"Bu da ne demek şimdi?"
"NE DEMEK OLDUĞUNU BİLİYORSUN. ÇOK BENCİLCE DAVRANIYORSUN. ÖNCE ONU ÖLDÜRMEYE ÇALIŞIYORSUN SONRA ÇIKMIŞ, O BİZİM DOSTUMUZ ONU BULMALIYIZ DİYORSUN!"
"Hey hey...dostum sakin ol!"
"Anlamıyorsun. Ben o gece sadece James'i kaybetmedim. 3 kardeşimi de kaybettim. Sen Peter'ı öldürüp Azkaban'a düştüğünde benim neler yaşadığımı düşündün mü hiç? Tek yaptığın bahanelerin ardına saklanmak. O gece Peter'ı sözde öldürmeseydin herşey çok farklı olabilirdi."
"Bak...ben...ne diyeceğimi bilmiyorum. Haklısın. Sonuna kadar haklısın. Saçma bir hata yaptım ve bu bütün hayatıma mâl oldu. Seni düşürdüğüm durumu hiç kafaya takmadığımı mı düşünüyorsun? Hiç aklımdan çıkmadı ki. Sadece...sadece bu konuları konuşmaya cesaretim yoktu. Pek çok hata yaptım ama bunları birazcık da olsa telafi edebilme şansım var. Bariz bir tuzak olsa bile içine atlamaktan geri durmayacağım. Benimle misin?"
"Merlin adına! Tabi ki seninleyim aptal. Sadece...içimi dökmem gerekti. Peter hakkında anlattıkların çok fazla geldi."
"Bana da öyle. 18 yıl. Koskoca 18 yıl geçti aradan. Bunca zaman kim bilir neleri yapmak zorunda bırakıldı ve biz hiçbirşey bilmeden öylece hayatlarımıza devam ettik." Dedi Sirius. İkili bir süre öylece sessiz kaldılar. Günün ilk ışıkları pencereden içeriye girdiğinde Remus Hogwarts'a dönmek zorunda kalmıştı.
"Peki...ne yapacağız şimdi?"
"Ben Peter'ı bulana kadar Hogwarts'a dönemem. Tanıdığım eski birkaç ölümyiyenle görüşmeliyim önce. Peter'a dair bir iz bulduğumda sana haber veririm."
"Peki şu adam? O ne olacak?"
"Ne kadar öldürmek istesem de bu onun için kurtuluş olur. En iyisi Bakanlığa teslim etmek. Azkaban'da mutlu yıllar geçireceğini duyunca sevinç çığlıkları atmıştı. Düşündüm de sen teslim edebilirsin. Ben bir an önce Peter'ın peşine düşmeliyim."
Remus tamam anlamında başını salladı ve adamın bağlı olduğu odaya girdiler. Remus, tüm bu yaşanan kötü olaylar silsilesinin baş aktörünü görünce hiç yapmayacağı bir şey yaptı. Sıkı bir yumruk attı. Ardından bir tane ve bir tane daha. Tıpkı Sirius gibi elleri acıyana kadar yumruklamaya devam etti. Adamın tek söylediği ise:
"Lütfen...lütfen beni öldürün. Azkaban'a gidemem ben. Öldürün beni..YALVARIYORUM!"
"O tren çoktan kaçtı pislik herif." Dedi Sirius ve Vincent'i sersemletti. Sirius'un yardımıyla adamı şömineye kadar sürükledi Remus. Eline bir avuç uçuç tozu aldı. Tam şömineden içeri girecekti ki Sirius durdurdu.
"Aylak...teşekkür ederim."
"Ne için?"
"Hiç. Sadece dostum olduğun için."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Altın Dörtlü? ~ Dramione ~ NextGen
FanfictionDraco son anda Voldemort'un Dumbledore'u öldürme emrine karşı gelir ve ölüm yiyenleri Hogwarts'a sokmaz. Hayatı tehlikede olan Draco daha fazla Hogwarts'ta kalamaz ve kendini Harry Ron ve Hermione ile birlikte zorunlu bir şekilde Grimmauld 12 numar...