"Bırakın Blaise ile ben konuşayım. İkna edebilirim."
"Adam ağzını mühürlemiş sanki bir kelime etmiyor. Yine de şansını dene Pansy." Dedi Harry
Pansy ağır adımlarla Zabini'yi taşıdıkları odaya girdi. Blaise , Pansy'i görür görmez gözlerindeki nefret ve kin açıkça ortaya çıktı.
"Blaise? İyi misin? Bırak da başına bir bakayım kanıyor."
"Beni düşünüyormuş gibi davranma Pansy. Ellerini de çek üstümden."
"Neden böyle yapıyorsun? Biz sana ne yaptık?"
"Biz ha? Bakıyorumda yeni dostlarına hemen alışmışsın."
"Bak ben tarafımı seçtim tamam mı? Sırf insanlar muggle diye veya muggle soyundan gelme diye onları öldürme hakkımız olamaz. Bu çok saçma."
"Saçma mı? Sen ve Draco bize ihanet edene kadar şimdi söylediklerinin karşıtında değil miydin?"
"Evet öyleydik. Ama artık at gözlüklerimizi attık biz. Gerçeği gördük. Bunu farketmek çok da zor değil. Hizmet ettiğin o adam müsveddesi sizi kötü emelleri için kullanıyor. Masum insanları öldürtüyor. Hiçbiriniz onun için değerli değilsiniz. Onun için tek değerli olan güç ve güçle arasında duran kişiler. Bir de Harry Potter var tabi ki."
"Potter elbet layığını bulacak. Bu uğurda kaç ölümyiyen feda edilmiş hiç önemli değil. Karanlık günler tekrardan yükselecek."
"Senin kalbin ve gözün çoktan kararmış. Işığı göremiyorsun bu çok açık. Senden tek birşey isteyeceğim. Bunca yıllık dostluğumuzun hatrına Draco'ya yaptığın büyüyü geri al. Tek isteğim bu."
"Bunu yapmayacağımı biliyorsun. Boşuna nefesini tüketme. Draco sizinle yaşadığı hiçbirşeyi hatırlamayacak. Yeni arkadaşların istediği kadar işkence yapsın. Büyüyü geri almayacağım."
"Onları ölümyiyenlerle karıştırıyorsun. Asla öyle şeyler yapmazlar."
"Kanı bozuk Weasley'i kaçırdığın gece Potter'ın bir ölümyiyeni acımasızca katlettiği söyleniyor ama. Buna ne diyeceksin. Öyle bir büyü kullanmış ki adam onlarca yara içinde kalmış ve oracıkta kan kaybından ölmüş."
"Dediğin gibi söylenti. Gerçek değil."dedi Pansy. Adamın öldüğünü öğrenince dehşete düşmüştü. Herkes adamın öldüğünü az çok biliyordu ama yine de bir umut kırıntısı vardı yaşadığına dair şimdi o da yok olmuştu. Pansy tek kelime daha etmeden odadan çıktı ve diğerlerinin yanına gitti.
"Konuştu mu?"
"Konuştu ama büyüyü geri almamakta ısrarcı. Ne yaparsanız yapın diyor. İşkence bile etseniz konuşmam falan dedi."
"Şanslı ki biz öyle insanlar değiliz." Dedi Ron. Pansy'nin yüzü düşmüştü ve bu dikkatlerden kaçmamıştı.
"Noldu? Başka şeyler de demiş belli ki anlatsana." Dedi Ron.
"Şey...nasıl desem. Üzgünüm Harry. O gece garip bir büyüyle vurduğun ölümyiyen ölmüş malesef. Öyle söyledi."
"Ölmesini istemedim tabi ki de. Bir anlık öfkeyle hata yaptım. Ama şimdi durup bi bakınca pişman değilim demek gekiyor içimden. Zabini Draco'yu öldürebilirdi. Veya bir başkası. O zaman ne yapardım diye düşünüyorum ve aynı şekilde karşılık vermek bana çok da kötü gelmiyor." Dedi Harry.
"Harry başlama yine. Bu konuyu daha sonra detaylıca konuşacağız ama şimdi sırası değil." Dedi Hermione. Harry başıyla onayladı ve sessizliğe gömüldü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Altın Dörtlü? ~ Dramione ~ NextGen
FanfictionDraco son anda Voldemort'un Dumbledore'u öldürme emrine karşı gelir ve ölüm yiyenleri Hogwarts'a sokmaz. Hayatı tehlikede olan Draco daha fazla Hogwarts'ta kalamaz ve kendini Harry Ron ve Hermione ile birlikte zorunlu bir şekilde Grimmauld 12 numar...