Harry ofisinde hızlı adımlarla volta atıyordu. Bunu o kadar uzun zamandır yapıyordu ki Hermione daha fazla dayanamadı.
"Harry! Yeter artık. Başım dolandı seni izlemekten."
"Evet dostum. Kes şunu artık. Müsait olunca gidip konuşacağız zaten." Dedi Draco. Günün erken saatlerinde kendisinin ölümyiyen olduğunu söyleyen biri gelip bakanlığa teslim olduğundan beri tüm bina alarm içindeydi. Pek çok haberci ve gazeteci anında damlamıştı.
"Hiç mantıklı gelmiyor. Neden teslim olsun ki?"
"Belki de Azkabandan kaçan firarileri ispitlemek içindir. Belli mi olur?" Diye öneride bulundu Ron. Bu konuyu yaklaşık 1 saattir konuşuyorlardı ve akıllarına binbir türlü senaryo geliyordu. O sırada ofisin kapısı çalındı ve içeri bir seherbaz girdi.
"Potter...efendim. Ölüm yiyen sorgu odasında hazır."
"Tamamdır Bruce. Hemen geliyoruz." Dedi Harry. Ron ve Draco'ya kısa bir bakış atıp ofisinden çıktı ama tabi ki haber koparmaya çalışan muhabirler tarafından yolu kapanmıştı.
"Bay Potter. Sizce ölümyiyenler tekrar mı günyüzüne çıkıyorlar?"
"Yeni bir savaş mı yaklaşıyor?"
"Hani ölümyiyenler artık bir tehdit değildi." Diye sordu içlerinden biri.
"Öncelikle ölümyiyenler artık bir tehdit değildir diye bir açıklama hiç yapmadık. Her zaman bir tehditler ve öyle kalacak. Şimdi izin verirseniz işimi yapmalıyım." Dedi Harry ve kalabalığı yarıp asansöre ulaştı. Alt kata indiğinde pek çok üst mevkilerdeki insanların çoktan sorgu odasının önünde toplandığını gördü. Harry'i gördüklerinde derin bir sessizlik oluştu. Ağır adımlarla sorgu odasına girip Büyü bakanını başıyla selamladı ve ölümyiyenin karşısında duran sandalyeye oturdu.
"Harry Potter. Seni tanımamak mümkün değil. Ah ve tabi Draco Malfoy. Seni de tanımamak mümkün değil Malfoy! Tıpkı babana benziyorsun."
Harry lafı hiç dolandırmadan sordu.
"Kimsin sen?""Ölümyiyen."
"Pekala ölümyiyen. Daha ayrıntılı cevaplar istiyorum."
"Aleksei. Bu kadarını bilmen yeterli Potter. Seni son gördüğümden bu yana çok değişmişsin. O küçük ağlak veletten sert bi adama dönüşmüşsün bakıyorum. Yoksa hayat sana iyi davranmadı mı sulugöz?" Dedi ve gülmeye başladı Aleksei. Harry tüm sakinliğini koruyup konuştu.
"Neden bahsediyorsun? Beni daha önce gördün mü?"
"Bu seni ikinci görüşüm Potter. İşte sana bilmece. Tahmin et bakalım ben kimim."
"Yeter. Saçmalık bu. Bizimle oyun oynamaya gelmiş resmen." Diye parladı Draco.
"Tanıdım seni." Dedi Harry bir anda. Sanki yüzyıllık sırrı çözmüş gibi bir hisse kapılmıştı.
"Sen ordaydın. O gece. Mezarlıkta.""Ne diyorsun Harry?"
"Bu adam Üç Büyücü Turnuvasında Voldemort'un geri geldiği zaman mezarlıktaydı."
"Evet işte aradığım ruh bu. Hızlı ilerliyoruz ama vaktim pek yok malesef. Alın size bir bilmece daha. O gün mezarlıkta 7 ölümyiyen yoktu. Fare bozuntusunu saymıyoruz tabi ki. Ve bu da son sözlerim... Karanlık günler tekrar yükselecek..." Dedi Aleksei denen ölümyiyen ve duvardaki saate baktı.
"Ne yani sessizlik yemini falan mi ettin?" Dedi Ron.
"Hay içine. Zamanlamam kusursuzdu. Son sözlerimi gayet iyi seçmiştim oysa ki. Acaba saatinizin yanlış olma ihtimali var mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Altın Dörtlü? ~ Dramione ~ NextGen
FanfictionDraco son anda Voldemort'un Dumbledore'u öldürme emrine karşı gelir ve ölüm yiyenleri Hogwarts'a sokmaz. Hayatı tehlikede olan Draco daha fazla Hogwarts'ta kalamaz ve kendini Harry Ron ve Hermione ile birlikte zorunlu bir şekilde Grimmauld 12 numar...