Altın Dörtlü ve dörtlüye kendini bir türlü dahil ettiremeyen Pansy, yasak ormanın kıyısına gelmişlerdi. Rose ve Vivien, yaşadıkları olaydan sonra hemen şatoya dönmüş ve Harry'e mektup yollamışlardı. Aradan birkaç saat sonra Harry ve diğerleri, kimselere gözükmeden yasak ormana girdiler. Her birinin anıları teker teker canlanıyordu. Ama en kötüleri tabi ki Harry'e aitti. Yine de öldürüldüğü yerin yakınından geçmiyorlardı.
"Nasıl bulacağız o sözde lanetli şeyi?" Diye sordu Ron. Burda olmaktan en hoşnut olmayan kişi oydu.
"Ne o? Yoksa örümceklerin gelmesinden mi korkuyorsun?" Diye sordu Draco gülerek. Hermione de gülmüştü. Ron sende mi der gibi baktı ve cevap verdi.
"Hey...12 yaşında 100 kadar devasa örümcekten kaçan sen değildin. Ömrümde bana yetecek kadarını gördüm. Daha fazla görmek istemiyorum." Dedi ve konuyu kapattı. Draco halâ gülüyordu.
"Hortkuluk olabilir mi sizce?" Diye sordu Pansy.
"Birşey hissetmiyorum. Hem son hortkuluğu basiliskti. Onu da salak gibi kaçırdık elimizden." Dedi Harry.
"Voldemort'un gerçek adını söylemeyi denesek mi? Belki birşeyler olur."
"Aklından bile geçirme Draco. Ne ile karşılaşacağımızı bilmiyoruz. En iyisi şu at adamı bulmak." Dedi Hermione. Harry araya girdi.
"Yasak ormanda hiç hu kadar ilerlememiştik. Ron'un korkularını anlıyorum ama bende korkmaya başlıyorum." Dedi Harry. Ağaçların birinde devasa örümceklerden birini gördüğüne emindi ama kimseyi panikletmek istemedi. Ama Draco da öyle bir endişe yoktu.
"Hey çocuklar. Sanırım örümceğin biri bizi takip ediyor."
"Ha ha...çok komik Draco." Dedi Ron.
"Hayır şaka yapmıyorum." Dedi ve eliyle Harry'nin de gördüğü ağaçların üstündeki örümceği gösterdi.
"Saldıracak olsalar çoktan saldırırlardı değil mi?" Diye sordu Pansy.
"Sanmıyorum. Bence Ron'un daha fazla korkmasını bekliyorlar." Dedi Draco. Ron'un canına tak etmişti.
"Senin burda ayakların popona vura vura kaçtığın zamanı da biliyorum Malfoy. Hermione, kocana birşey söyle kapasın çenesini yoksa çocuklarına, hogwarts yıllarındayken yaptığı eziklikleri anlatırım." Dedi Ron sırıtarak. Draco susması gerektiğine karar verdi. Yine de gülmeden edemiyordu. Bir süre daha sessizlik içinde ilerlediler. Belki de bu kısımlara onlardan başka kimse gelmemişti veya uzun yıllardır gelen ilk kişilerdi. Onları takip eden örümceklerin sayısı da bir hayli artmıştı.
"Onlar mı bizi takip ediyor yoksa biz mi onları takip ediyoruz anlamadım. Sanki bizi bir yere götürmek istiyorlar." Dedi Harry.
"Belki de şu lanetli şey neyse ona götürüyorlardır." Dedi Hermione. O sırada ağaçların arasından değişik bir tıslama ve bir ses duyuldu.
"Bulunmak istiyor. Ormanda kalmamalı. Bulunmalı. Slytherin!"
"Eee...örümcekler konuşuyor mu?" Diye sordu Draco.
"Ne o? Korktun mu?" Dedi Ron.
"Sessiz olun." Harry eliyle işaret etti susmalarını. Örümcekler fısıldıyordu.
"Slytherin!" Dedi hepsi birden ve bir anda gözden kayboldular. Geldikleri noktada açık bir alandaydılar. Ortasında büyük, çürümüş bir ağaç vardı ve etrafındaki toprak kurumuştu.
"Ağaç mı? Lanetli şey ağaç mı? Daha önce kimsenin gelmediği yerlere geldik ve hepsi bir ağaç için miydi?" Dedi Draco. Harry ağaca yaklaştı ama garip bir şey tarafından engellendi. Büyülü bir duvar vardı. Kara büyü olduğu belliydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Altın Dörtlü? ~ Dramione ~ NextGen
FanfictionDraco son anda Voldemort'un Dumbledore'u öldürme emrine karşı gelir ve ölüm yiyenleri Hogwarts'a sokmaz. Hayatı tehlikede olan Draco daha fazla Hogwarts'ta kalamaz ve kendini Harry Ron ve Hermione ile birlikte zorunlu bir şekilde Grimmauld 12 numar...