Bir zamanlar tıpkı Voldemort'un yaptığı gibi küçük ama etkili eylemlerin konuşulduğu ölümyiyen toplantısı gece yarısının bilinmeyen bir vaktinde başlamıştı. Masa başında 19 ölümyiyen vardı ve her biri soğukkanlı birer katildi. Biri dışında. O bir katil değil, kelimenin tam anlamıyla bir hayvandı adeta. Yeni karanlık Lord'un en yakınıydı. Aynı zamanda kardeşiydi. 55'li yaşlarındaki adam kendini Severus Snape'in yerine koyuyordu. Lord'un sağdık adamı. Ama adam sürekli kendine bunun saçma olduğunu hatırlatıyordu. O bir haindi ve olması gereken sonu buldu. Kendisi ise kardeşine tam sadakatle bağlıydı. Tüm bu düşünceleri arasında odada derin bir sessizlik oluştu ve yavaşça aralanan kapıdan içeriye kardeşi girdi. Masadaki tüm başlar saygıyla eğildi ve öyle kaldı.
"Hepinizi tekrar bir arada görmek ne güzel dostlarım. Pek çoğunuz uzun yıllar önce tıpkı bunun gibi bir masada, ama bana pek benzemeyen bir adamdan emirler aldınız. Tabi aramıza yeni katılanlarda var. Hatta içlerinden 'Kim ulan bu dallama?' Diyenler bile var." Dedi masanın başında duran adam ve bakışlarını bir anda içlerinden en genç gözüken bir ölümyiyene dikti.
"Dallama ha? Keşke bunu yüksek sesle söyleyecek cesaretin olsaydı. Cesur adamlar işime yarar. Ama senin gibiler asla."
"Neden bahsediyorsun sen? Ağzımı bile açmadım." Diye inkar etti genç ölümyiyen.
"Ağzını açmadın ama zihnini açtın. Ve bu saygısızlığı asla kabul edemem. Öyle değil mi kardeşim." Dedi Yeni Lord. Lord'un kardeşim dediği ağabeyi ağır adımlarla genç ölümyiyenin yanına gitti. Sandalyesini geri çekip tepeden ona baktı. Ardından kardeşinden onay alınca kolunda sakladığı gümüş hançeri çıkarıp adamın boğazını boydan boya kesti. Ölümyiyen tek bir kelime edemeden kanı yere ve masaya boşaldı. Katil bıçağı diğer eline alıp işini tamamlayacaktı ki Lord elini kaldırıp durmasını söyledi.
"Yeterli kardeşim. Geçen gün Diagon yolunda yaptığını gördüm. Konuklarımızın midesini bulandırmaya hiç gerek yok. Daha sonra bitirirsin. Şimdi bırakta kanı yavaş yavaş süzülsün. Biz de asıl konumuza dönelim. Pek çoğunuz Aleksei neden kendini feda etti diye sorup duruyordur. Aleksei iyi adamdı. Ne yazık ki kaçak hayatı yaşarken gri hastalığa yakalanmıştı. Biri gün bana gelip geri kalan son 2-3 yılını acı çekip ölmektense güzel bir amaç uğruna ölmeyi tercih ettiğini söyledi. İnandığımız amaç uğruna. Büyücülerin egemen olduğu bir dünya uğruna."
Tüm masada bir anda haykırışlar, ıslıklar, tezahüratlar ve tek bir isim söyleniyordu.
"Joseph!"
Joseph tek elini kaldırıp susmalarını işaret etti."Şimdi toplantımızın asıl konusuna gelelim. Rapor istiyorum."
Adı Lohank olan siyahi ölümyiyen konuşmaya başladı.
"Tıpkı tahmin ettiğiniz gibi Hogwarts'tan ayrılan öğrenciler arasında Potter çocukları yoktu. Öğrendiğimiz kadarıyla gün ortasında Malfoy ve Weasley veletleriyle birlikte kaybolmuşlar."
"Bunu tahmin etmesi zor değildi. Zor olan nereye gittiklerini tahmin etmek. Jerry ve Lohank siz ikiniz daima Potter'ı takip edin ve nereye gittiğini bana sürekli rapor edin. Çocuklarını hangi deliğe sakladıysa mutlaka oraya gidecektir. Amacımıza çok yaklaştık." Dedi ve içinden söylenmeye devam etti.
'Seni bulmaya bir adım daha yaklaştım Grindelwald.'--------------------
Kapısı ısrarla çalınan Grindelwald sonunda pes etti ve asasının bir hareketiyle kapıyı açtı. Karşısında Lily ve Scorpius vardı.
"Yine ne var?"
Scorpius cebinden çıkardığı zaman döndürücüyü yaşlı adama uzattı.
"Bunu aldığını farketmeyeceğimi mi sandın? Şansına dua et ki aptal şey çalışmıyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Altın Dörtlü? ~ Dramione ~ NextGen
FanfictionDraco son anda Voldemort'un Dumbledore'u öldürme emrine karşı gelir ve ölüm yiyenleri Hogwarts'a sokmaz. Hayatı tehlikede olan Draco daha fazla Hogwarts'ta kalamaz ve kendini Harry Ron ve Hermione ile birlikte zorunlu bir şekilde Grimmauld 12 numar...