91~ Diagon

645 50 45
                                    

"Sence James iyi midir?" Diye sordu Lily. Bu soruyu defalarca kez hem kendine hem de Scorpius'a sormuştu.

"Umarım öyledir. Hadi kahvaltıya inelim. Kaç gündür doğru düzgün birşey yemiyorsun."

"Aç değilim." Diye kestirip attı Lily.

"James geldiğinde seni böyle görmesini mi istersin? Hadi ama...itiraz yok." Dedi Scorpius. Lily'i kolundan tutup kendine çekti ve omzuna kaldırdı.

"Ne...ne yapıyorsun? İndir beni Scorp!"

"Kahvaltıya gidene kadar böyle küçük hanım."

"Scorp saçmalama annem babam aşağıda. İndir beni!" Dedi ve çırpınmaya başladı. Scorpius sonunda yere bıraktığında Lily gülmeye başladı.

"Kaç gündür ilk defa gülümsediğini görüyorum. Sana gülmek yakışıyor, somurtmak değil." Dedi Scorp. Lily gülümsemeye devam ediyordu.

"Cidden günlerdir ne yaptıysam neşelendiremedim seni. Şimdi ne oldu?"

"Hiç...beni öyle hiç ağırlığım yokmuş gibi havaya kaldırman hoşuma gitti." Dedi ve bu sefer gözlerinden yaş gelmeye başladı.

"Hey...hey...şimdi ne oldu?" Dedi Scorp. Yanına diz çöküp gözünden gelen yaşları tek tek siliyordu.

"James kim bilir hangi durumdayken, benim böyle eli kolu bağlı olmam...biliyorum elimden birşey gelmez ama..." devamını getiremedi. Scorp sıkıca sarılmıştı.

"Lily...kızılım. Sana söz veriyorum ki James'e birşey olmayacak. Hatta ne var biliyor musun? Her an çıkıp gelebilir. Geldiğinde onu sulu gözlerle, kendi odana çekilmiş bir şekilde mi karşılamak istiyorsun yoksa aşağıda kapıyı gözlerken, kardeşinin başaracağından emin bir şekilde durarak mı?"

"Sanırım....haklısın." Dedi Lily. Scorpius'a sıkıca sarılıp ayağa kalktı. Üstünü başını düzeltip el ele tutuştular ve aşağı kata indiler. Draco ve Harry kafa kafaya vermiş bir harita üzerinde konuşuyordular. Ginny, kapının önüne yaslanmış Hermione ile öylece bekliyordu. İkisininde gözleri yaşlıydı. Regulus, camın önünde uyuyakalmış, yanı başında koltukta oturan Triss de uykuya direniyor gibiydi. Bir başka koltukta Rose ve Vivien çoktan uykuya yenik düşmüş, yan yana uyuyordular. Herkes tıpkı Lily gibi James'in gelmesini günlerdir dört gözle bekliyordu. Odadaki ölüm sessizliğini Sirius'un eşi Lucy bozdu.

"Kahvaltı hazır."

Ama kimse oralı olmamış gibiydi. Lily masaya oturup Scorpius ile birlikte hızlı hızlı birşeyler atıştırıp, hava almak için dışarı çıktılar. Kapının kapanma sesine Regulus uyanmıştı. Boynunu ovuşturarak Triss'e sordu.

"Yeni bir haber var mı?"

Triss başını hayır anlamında iki yana salladı. Uzandığı koltukta doğrulup konuştu.

"Düşünüyordum da...şu James'i bayıltan kız...hani sonradan yardım eden...adı neydi?"

"Hope sanırım. Ya da öyle birşey. Neden?"

"Sence onu araştırsalar birşeyler bulabilirler mi?"

"Çoktan söyledim bile. Birşey çıkmamış." Dedi Regulus.

"Arkadaşın için çok endişelisin değil mi?"

"Arkadaş mı? Kardeşim o benim."

"Nasıl bu kadar yakın oldunuz?" Diye sordu Triss. Kafasını kötü düşüncelerden olabildiğince uzaklaştırmak istiyordu.

"Beraber büyüdük biz. Hepimiz...kardeşlerim, James, Al, Lily, Viv, Scorp, Bety, Hugo, Rose. Üç farklı aileyiz ama hep bir aradayız. Biriyle değil çocukluk, bebeklikten beri birlikte olunca arkadaştan öte kardeş oluyorsun sanırım."

Altın Dörtlü? ~ Dramione ~ NextGenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin