"Ne...Ne oldu Hope. Söyle bana." Dedi James.
"Ben...sanırım peşimdekiler atlatamamış olabilirim. Evet...köşeye sıkıştım James. Artık kaçacak yerim kalmadı. Sana yardım ettiğim günden beri yaptığım tek şey kaçmak. Yoruldum artık."
"Benimle gel. Sana yardım ederim. Kaçmak zorunda kalmazsın."
"Olmaz..."
"Olmaz mı? Ne demek olmaz? Sana yardım etmemi aklının ucundan bile geçirmeyeceksense ne diye çıktın karşıma. Neden?" Diye bağırdı James. Sessizlik oluştu. Hope'un gözünden birkaç damla yaş gelmişti. James bağırdığının yeni farkına varmıştı.
"Ben...ben özür dilerim. Öyle demek istemedim. Seni her zaman bekledim. Sürekli..." lafını bitiremeden Hope araya girdi.
"Özledim."
"Ne?"
"Özledim...tekrarlatma işte." Dedi Hope elinin tersiyle gözünden gelen yaşı silerek. Kollarını açıp James'e sarıldı.
"Seninle karşılaştığım günden beri başıma gelmeyen kalmadı. Hepsi de senin suçun James Potter. Ama sana kızamıyorum. Birlikte geçirdiğimiz o kısacık süreyi unutamıyorum."
"Unut gitsin. Bırak yeni anılarımız olsun. Kendini o kadar çok alıştırdıktan sonra tekrar gitme." Dedi James. Hope kollarından uzaklaşıp James'in gözlerinin içine baktı.
"Kaçacak yerim kalmadı. Ne ölümyiyenlerden ne de senden. Daha fazla kaçamıyorum." Dedi Hope. James elini tuttu.
"Kaçmana gerek yok. Yanındayım." Dedi ve tekrar sarıldılar. İkisini ayıran Rose'un abartılı öksürüğüydü.
"Hey James...bu kızın kim olduğunu bize de söyleyecek misin?"
"Size bahsettiğim kız. Hope." Dedi James heyecanla.
"Ölümyiyen olan mı?" Dedi Vivien.
"Sessiz olsana!" Dedi James. Daha sakin bir yere geçip devam ettiler.
"Ölümyiyen değil...yani artık değil."
"Belki hâlâ öyledir ve seni kandırıyordur." Diye üsteledi Vivien.
"Kapa çeneni Vivien. Laflarına dikkat et." Diye hiddetlendi James. Regulus araya girdi.
"Asıl sen laflarına dikkat et James. Viv ile böyle konuşamazsın. Kim olduğunu bile bilmiyoruz hem bunun. Nasıl güvenelim?"
Hope daha konuşamadan herkes birbirine girmişti bile. Kimin ne dediği anlaşılmıyor, sözler havada kalıyordu. Hope kendini hiç bu kadar yabancı ve istenmeyen biri olarak hissetmemişti. O an cisimlenip gitmek istemişti ama James elinden tutuyordu. Sanki bir daha bırakmak istemezcesine tutuyordu. Tüm kargaşayı bozan bir ses duyuldu. Lily'e aitti.
"Hey...noluyor burda? İki saattir sizi arıyoruz." Dedi ve yanlarına yaklaştı. O sırada içlerinde yabancı bir kız olduğunu gördü ve sordu.
"Bu kim?"
"Eski bir ölümyiyen. Tabi yersen..." Dedi Rose. Hope olabildiğince geri duruyordu. Kaçmak için fırsat kolluyor gibiydi. En iyi yaptığı şeyde buydu zaten. Kaçmak. James cesaretlendirircesine elini sıktı. Hope derin bir nefes alıp ilk defa konuştu.
"Adım Hope." O kadar diyebildi sadece. James'in arkadaşlarıyla veya kardeşiyle arasının bozulmasını istemiyordu. Lily kimsenin beklemediği birşey yaptı ve Hope'a sarıldı. Öylesine değil, sıcak ve samimi bir sarılıştı.
"Abim içim yaptıklarına ne kadar teşekkür etsek az. Yaptıklarını anlattı bana. Onu kurtarmışsın. Minnettarım." Dedi ve ayrıldı.
"Ben...rica ederim. O da beni kurtardı sayılır. Eşitiz yani." Dedi ve James'in gözlerinin içine baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Altın Dörtlü? ~ Dramione ~ NextGen
FanfictionDraco son anda Voldemort'un Dumbledore'u öldürme emrine karşı gelir ve ölüm yiyenleri Hogwarts'a sokmaz. Hayatı tehlikede olan Draco daha fazla Hogwarts'ta kalamaz ve kendini Harry Ron ve Hermione ile birlikte zorunlu bir şekilde Grimmauld 12 numar...