"Doğumun bu kadar uzun sürdüğünü hiç bilmiyordum." Dedi Vivien, pijamalarını günlük kıyafetleriyle değiştiren Rose'a şehvet dolu bakışlarla eşlik ederken.
"Doğum yapma fikri bile korkunç. Üstelik ikiz. Hope'un yerinde olmak istemezdim." Dedi Rose.
"Bence çok ateşli gözükürdün."
"Hey! Sen bana kilo aldığımı mı ima ediyorsun?"
"Hiçte bile. Ama bu halin daha çok hoşuma gidiyor." Dedi Vivien kendisi de yataktan doğrulurken.
"Neden daha çok hoşuna gittiğini biliyorum seni sapık. Aşağıda anne ve babam varken aklına bile getirme. Gece geldiğini bile bilmiyorlar."
"Ne zaman aklıma getireceğim peki? Artık neredeyse hiç görüşemiyoruz. Sen farklı bir iş yapıyorsun ben bambaşka bir iş. Keşke hep Hogwarts'ta kalabilseydik." Dedi Vivien. Kendisi Ollivander'ın torununun yanında asa dükkanında çalışmaya başlamıştı. Rose ise Hogwarts öncesi Quidditch eğitimi veriyordu 11 yaşından küçüklere. Rose için istediği bir şeydi ama Vivien sadece vakit geçirmek için bu işi almıştı. Birlikte vakit geçiremediklerini fark etmeleride çok uzun sürmemişti. Rose, İngiltere'nin diğer bir ucundaki Yorkshire denen büyücü kasabasında eğitim veriyordu.
"Madem işini sevmiyorsun neden devam ediyorsun? Yoksa hergün asasını tamir ettirmek için gelen güzel kızlar mı var?" Diye sordu Rose şakayla karışık ama bir o kadar da ciddi.
"Tabi...Her gün bir çıtırla birlikte günümü gün ediyorum. Yanımda sen olmayınca..."
"Hey!"
"Şaka yapıyorum şaka. Yoksa yapmıyor muyum?" Dedi Vivien gülerek.
"Yeter bu kadar aylaklık. Hadi aşağı inelim de kahvaltıyı yapıp hastahaneye geçelim. Bu arada gece nasıl eve geldiğini hatta odama girdiğini de anne babama sen açıklarsın."
"Hatta yatağına." Diye gülümsedi Vivien.
"O kadar detaya gerek yok bence." Dedi Rose. Vivien'i elinden tutup zorla yataktan kaldırdı. Vivien de üstünü değiştikten sonra odadan çıktılar ve alt kata yöneldiler. Kahvaltı masasına çoktan oturmuş Ron ve Pansy'nin sesi geliyordu. Salona geçmeden önce Vivien, Rose'u durdurdu.
"Hani şu geçen konuştuğumuz konu vardı ya...birlikte yaşama."
"Viv...bende çok istiyorum ama hala bizim birlikte olduğumuza alışamayanlar var. Büyükbabam mesela." Dedi Rose.
"Arthur mu? Ama Arthur ve Moly..."
"Onlar değil şapşal. Annemin tarafı. Büyükbabam Perseus ile eşcinsel olduğumu açıkladığımdan beri neredeyse hiç konuşamadım. Bu konuyu pek tasnif etmiyorlar. Ve daha pek çok akrabam."
"Dur tahmin edeyim. Annenin tarafından değil mi? Anlamıyorum...Pansy teyzem beni, bizi çok seviyor. Neden diğerleri de öyle göremiyor ki." Dedi Vivien. O sırada içeriden Pansy seslenmişti.
"Vivien...sen mi geldin?"
Vivien gülümseyip içeri girmeden önce Rose'u yanağından öptü ve salona geçti.
"Günaydın."
"Sabah erken mi geldin? Geldiğini görmedim." Dedi Pansy. Rose salona girip yanıtladı.
"Gece geldi."
"Ah tatlım. Misafir odası hazır değildi henüz." Dedi Pansy durumdan habersiz. Rose 'sen anlat' der gibi bir bakış attı ve kahvaltı masasına, babasının yanına oturdu.
"Şey...Rose'un odasında kaldım aslında." Dedi Vivien utanarak ve masada Rose'un yanında yerini aldı. Pansy hemen konuyu değiştirmek istercesine sordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Altın Dörtlü? ~ Dramione ~ NextGen
FanfictionDraco son anda Voldemort'un Dumbledore'u öldürme emrine karşı gelir ve ölüm yiyenleri Hogwarts'a sokmaz. Hayatı tehlikede olan Draco daha fazla Hogwarts'ta kalamaz ve kendini Harry Ron ve Hermione ile birlikte zorunlu bir şekilde Grimmauld 12 numar...