5.BÖLÜM: "ANLATMAK VE ANLAŞILMAK..." (Part3)
-Kime anlatsam derdimi, kendimi? Kim beni anlamak için dinler, uğraşır? Peki, nasıl anlatmalıyım derdimi, kendimi? Ben kimlere derdimi, kendimi anlatmak için uğraşmalıyım?
Tarih: Hatırlama.
Saat: 17:37.
"Buyur abla..." diyen Damat'ın bana yol vermesi üzerine, "Hay senin ablana..." diye sinirle mırıldanıp asansörün kapısını açtım. Sessiz bir yolculuğun ardından babamın evine gelmemle, bizi kapıda karşılamak için gelen korumalara aldırmadan kapımı açıp indim ve eve doğru ilerlemeye başladım.
"Hoş geldin abla..." diyen korumalara sadece baş selamı verip içeriye girdim. Beni kapıda karşılayan Fatma ablaya gülümseyerek bakıp ,onun montumu, atkımı ve beremi çıkartmasına yardım ettikten sonra Fatma ablanın "Babanız çalışma odasında, sizi bekliyorlar efendim..." demesiyle ona kafamı sallayıp merdivenlerden yukarıya, babamın çalışma odasına gitmek için çıkmaya başladım.
"Çığlık? Hoş geldin." Şaşırmasına engel olamayarak beni merdivenlerin sonunda karşılayan Nilay'a bakıp "Hoş bulduk," dedim. Nilay, babamın ikinci karısının kızıydı ve ayrıca aile avukatlarımızdan da biriydi. Birbirimize hep mesafeli davranmıştık.
Nilay merdivenlerden aşağıya inip yanımdan geçip giderken ben de merdivenlerden çıkmaya devam edip babamın odasına doğru ilerlemeye devam ettim.
Tık tık.
"Gir." Babamın komutuyla kapıyı açıp içeriye girdim ve onu, masasının arkasındaki pencereden dışarıya bakarken buldum. Benim geldiğimi gördüğünde gülümsedi ve masasından uzaklaşıp yanıma geldi.
"Gelmişsin." Kafamı olumlu anlamda sallayıp ona sarılmadan ikili koltuğa oturdum. Bu yaptığım hareket her ne kadar onu üzmüş olsa da yüzündeki gülümsemeyi bozmadı ve aramızda biraz mesafe bırakıp o da aynı koltuğa, yanıma oturdu.
"Nasılsın kızım?" Bana 'kızım' deyişi, geçmişte bize ve anneme yaptıklarını hatırlatsa da derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştım.
"İyiyim, teşekkürler efendim." Ne buraya ne de ona ait değildim, olmayacaktım da. Onun ailesi burasıydı, onlardı ve bu, yıllar geçse de değişmeyecekti. Günahlarından arınmak için beni ve kalbimi kullanmasına izin vermeyecektim.
Çünkü artık büyümüştüm.
Onu gecelere kadar pencerenin önünde gelmesini bekleyen o küçük kız çocuğu değildim artık. Babamın yeni bir aile kurup bizi çoktan unuttuğunu, bize ihtiyacının kalmadığını ne kardeşim yaşarken ne de öldüğünde bizi ziyarete bile gelmediğinde anlamıştım.
Anlamış, bizlere yaşattığı her şeyi kabullenmiş ve o günden sonra, benim de ona ihtiyacımın olmadığını kendi kendime defalarca kez anlatmıştım fakat ben tam her şeyi kabullendiğim anda karşıma çıkmış ve bana 'baba' olmak istediğini, tekrar başlamak istediğini söylemişti.
"Başlayabiliriz..." demişti bana, ellerimi avcuna almıştı o sırada. O zamana kadar babasız büyüyen bir kız çocuğu olarak şimdiye kadar çok iyi idare ettiğimi söyleyebilirdim sizlere fakat o, ellerimi tutup sıcaklığını benimle paylaştığı anda anlamıştım aslında biz, kız çocukları için babalarımızın neden bizim için bu kadar önemli olduğunu. "Tekrar, eskisi gibi baba-kız olabiliriz. Bunu yapabiliriz."
Fakat gerçekler acıydı. Her ne kadar o kabul etmese de, artık bizim için çok geçti. Sırf ölmeye yakınlaştığını düşünüp yaşlılığın verdiği duygusallıkla onsuz geçen 16 yılı unutup her şeye sıfırdan başlamak o kadar kolay değildi ve olmayacaktı da.
Her ne kadar kabul etmemek için uğraşsam da peşime adamlarını takmış, gittiğim her yerde beni takip etmiş ve birkaç kere de evime gelmeye cüret etmişti. Bu zorlamalarına daha çok sinirlenip inat yapsam da hasta olan annemin isteği üzerine babamla bir anlaşma yapmış, bu yaptıklarını yapmaması ve beni rahat bırakması koşulunda her ayın istediği herhangi bir gününde onu görmeye geleceğimi söylemiştim.
Ve böylece ikimizde anlaşmaya uymuştuk. Gerçi bu benim için artık bir görev haline gelmişti bu 3 yıl boyunca; Evlerine git, 1-2 saat oturup gel. Yıllardır yaptığım tek şey buydu.
"Evet, söylemek istediğin bir şey mi var? Damat 'Önemli...' dedi de böyle apar topar gelmek zorunda kaldım," dedim sabırsızca. Dizlerimin üstünde duran iki elini avuçlarını içine alıp öptü ve yanağını yasladı. Beyaz, kirli sakalı elime batsa da umursamadım ve gözlerim dolmaya başlarken sertçe yutkundum.
Hala bir çocuk olarak nelere göğüs germeye çalışıyordum böyle?
Nasıl bir baba, bir evladın hem sevgisi hem de nefreti olabilirdi? Ama olmuştu, ötesini ise konuşmaya gerek bile yoktu.
"Ben sadece seni özledim..." deyip kapattığı gözlerini tekrar açıp kafasını elimden kaldırdı ve gözlerime baktı. Annem, babamın birkaç kere gençlik fotoğrafını göstermişti ben küçükken ve annem, kardeşlerimin arasından en çok hem fiziksel hem de huy olarak babama çektiğimi söyler, benimle 'babasının kızı' diyerek dalga geçerdi.
Zamanla annemin bu hitabından hoşlanmamış, 'ben sadece senin kızınım,' diye tutturmaya başlamıştım fakat annem bu inadımın bile babama çektiğini söyleyip, beni takmadan gülerdi halime.
"Hem..." diyerek cümlesine devam etti babam. "Abin de seni çok özlemiştir. Onu görmek istemez misin? Geçen gün seni defalarca aradığı halde senin telefonunu açmadığını söylemişti." Abim, 17 yaşındayken babamla barışmış ve onunla yaşama kararı alıp o da beni ve annemi bırakıp gitmişti. Arkasına bile bakmadan hem de. Yıllar boyu ne annem ne de ben onu defalarca arasak da ulaşamamıştık ve ne de o, bize dönmüştü. Ta ki, 4 yıl önce annem kanser olana kadar; O zaman bile haftadan haftaya görüşüyordu annemle.
Hani sizlere kelimelerin yetersizliğinden bahsetmiştim ya... İşte yine aynı durumdayım. Onlara söyleyecek onca lafım olmasına rağmen, kelimler ağzıma bir bir gelip geri gidiyor. Nedeni, anlatamayacak olduğumdan değil, aksine onlara ne kadar anlatmaya çalışsam da onların bir türlü beni anlamayacaklarını düşündüğümden.
Çünkü çoğu zaman, anlatmak kadar anlaşılmak da önemlidir biz, insanlar için. Ülkemizin, hatta dünyamızın anlatmak kadar anlaşılmaya da ihtiyacı var.
Belki de biz, ilk buradan kaybediyoruz.
---🐞---
Yazar: Laila
BENİ TAKİP EDEBİLMEK İÇİN;
INSTAGRAM: thee_lailaa
TWITTER: Thee_Laila
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAĞIR KULAĞA AĞLAMAK
RomanceHER GÜN AYNI SAATTE YENİ BÖLÜMLER PARTLAR HALİNDE GÜNCELLENİYOR! ---------------------------------------------------------- ACIDAN DOĞAN ACINASI VARLIKLAR SERİSİ -SAĞIR KULAĞA AĞLAMAK: Bir annenin rahmine düşen benlik, öğrendiği gerçekler karşısında...