8.BÖLÜM: BULUNMAK...

21 7 0
                                    

8.BÖLÜM: "BULUNMAK..."                               (Part3)

-Ne demiş canım Oğuzcum Atay; 'Bir yerden sevmeye devam edebilir miydim? Çünkü sevmek, yarıda kalan bir kitaba devam etmek gibi kolay bir iş değildi. Ya hiç sevmemişsem bugüne kadar? Bir kitaba yeniden başlamak gibi, sevmeye yeniden başlamak pek kolay sayılmazdı herhalde." *

Tarih: Sevmeler ve sevilmeler.

Saat: 02:23 (Gece Yarısı)

"Merhaba hanımefendi," dedi sesini kalınlaştırarak. "Gideceğiniz yere bırakmamı ister misiniz?" Onu gördüğüm anda tedirginliğim bir anda yok olmuş, bedenim de rahatlamıştı. Gülümseyerek arabaya binip soğuktan donan ellerimi üfleyerek birbirlerine sürttüm.

"Umarım işini bölmemişimdir. Aslında ben eve kendi başıma gideceğimi söylemek için aramıştım seni." 

Arabanın ısıtıcısının derecesini yükseltip bana baktı.

"Merak etme, benim de işim bitmişti, seni almaya geliyordum." Kafamı olumlu anlamda salladım. "Hem zaten ben senin şoförlüğünü yapmak için geldim..." dedi imayla ve bana bakıp muzip bir şekilde sırıtarak göz kırpmayı da ihmal etmedi.

Utanarak Günay'dan gözlerimi kaçırdım ve camdan dışarıya baktım. Bu tavırlarıyla kalbimi hızlandırdığı yetmiyormuş gibi bir de ilk tanıştığımız zaman, söylediği sözü hatırladığının imasını da yapmıştı.

Bedenim tatlı bir şekilde karıncalandı ve midem kasıldı. Heyecanıma yenik düşerek ağzımdan küçük bir kıkırtı çıkmasına engel olamadım.

"Aç mısın?" diye sordu. Aylardır ağzıma birkaç şey tıkıştırsam da yediğim hiçbir şeyden keyif alamıyordum, bu yüzden yemekle aram bozulmuştu. Zaten bende kendimi aç hissetmiyordum. Kahvaltı yapmıştım ne de olsa. Ben ona olumsuz bir cevap verecekken o, bunu anlamış olacak ki cevabımı beklemeden kendisi cevapladı sorusunu. "Açsındır sen, açsındır. Ben şimdi seni bizim mahallenin en iyi aşçısına götüreceğim, kendini tutamayıp parmaklarını bile yiyeceksin." Abartmasına karşılık gülüp kafamı olumlu anlamda salladım. Gerçi o, benim kabul etmemi beklememiş arabayı sürmeye başlamıştı bile.

40-45 dakika süren yolculuktan sonra sonunda arabayı sahil kenarına çekmişti. Arabadan iner inmez yüzüme vuran rüzgarın soğukluğu ile atkımı burnuma kadar çekerken Günay arabayı kilitleyip yanıma gelmişti. Birlikte yürümeye başladık.

"Nasıl geçti günün?" diye sordu bana Günay. Rüzgar sayesinde önüme gelen perçemlerimi arkaya atıp ona baktım.

"Yorucu geçse de keyifliydi. Güzel bir sunum oldu. Senin?" Günay, ellerini siyah montunun cebine koydu.

"Bizim Moruk'la konuştum. Çocuğu falan anlattım. Konuştuk ve anlaştık. Şu avukat işini çözecek." Kaşlarımı kaldırarak ona baktım.

"Cidden mi? Sevindim öyleyse." Onunla iş yapmamasına sevinmiştim. Adamı bilmesem de hapiste tanıştıkları için güvenemiyor, Günay'ın da başının belaya girmesini istemiyordum. "Umarım kısa zamanda çözülür de kızına kavuşursun." Bana gülümseyerek baktı.

Biraz daha yürüdükten sonra sonunda dediği yere gelmiştik. Sahilin karşısına tavuk pilav tezgahı açan bir yerdi burası. Gülümseyerek Günay'ın peşinden gittim.

"Ustam, bak seni kiminle tanıştıracağım?" deyip beni gösterdi ustaya. "Çığlık Hanım." 

---🐞---

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

---🐞---

*Oğuz Atay, Korkuyu Beklerken alıntı.

Yazar: LAİLA

BENİ TAKİP EDEBİLMEK İÇİN;

INSTAGRAM: THE_LAILA

TWITTER: THE_LAILA

SAĞIR KULAĞA AĞLAMAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin