7.BÖLÜM: "SUSMAK..." (Part1)
-Mevlana der ki; "Herkes ayrılıktan bahsetti, bense vuslattan..."
Tarih: Vuslat.
Saat: 08:30.
Annemin ölümünden tam 7 gün, 5 saat, 23 dakika geçmişti. Bu geçen zaman diliminde annemin evine gitmiş, cenaze işlemleri ayarlanmış, dualar okunmuş, helallikler alınmış ve yan komşumuzun yaptığı helva yenilmişti.
Birkaç hafta öncesine kadar en büyük acım kardeşimi kaybetmekken şimdi acıma acı katlanmış annemi kaybederek acı çekmek konusunda kademe atlamış bulunmaktaydım.
Meğer beterin, beteri de varmış...
Çektiğim acı o kadar fazlaydı ki artık hissedemiyordum bile. Günlerim onunla yaşadığım evde, onun her zaman oturduğu sallanan sandalyesinin üstünde ve her zaman okuduğu kitabı okumakla geçiyordu.
Günlerdir yemediğim, içmediğim ve uyumadığım gibi, kimseyle konuşup kimseyle görüşmüyordum da.
Sanırım çektiğim acı beni hissizleştirdiği gibi aynı zamanda kör; dilsiz ve sağır da yapmıştı. Eve gelip "Başın sağ olsun..." diyenleri bile duymuyor, yalnızca sandalyesinde sallanıp, okuduğu kitabın sayfalarının arasına sıkıştırdığı ayracı kaldırıp kaldığı yerden ve asla başa dönmeden okumaya devam ediyordum... Tekrar, tekrar ve tekrar...
Aslında bakarsanız, derdim hasta olmak. Çünkü annem, kendisine ne olursa olsun umursamaz ama benim saçımın tek bir teli kopsun dünyayı kasıp kavururdu. Bu hastalığa yakalandığını öğrendiğimizde ben doktorun ve onun yanında, kendimi tutamayıp hıçkırıklarla ağlarken bile o, elimi tutup gülümsemiş "Geçecek, üzülme..." diye fısıldamış fakat benim grip olmam onun "Ah be kızım!" deyip üzülmesine ve tedavi sürecindeki yorgunluğu yetmiyormuş gibi benim yüzümden de uykusuz günler geçirmek zorunda kalmıştı.
Belki, bir umut, yine gribe yakalanırsam dayanamaz ve gelirdi. Ne olur bana acıyarak bakıp "Gelmez, gelemez" demeyin. Daha gerçekleri duymak için hazır değilim.
"Sen susalı üç hafta oldu ve bazen karıştırıyorum kimin öldüğünü." Boğazıma bir yumru oturdu, gözlerime ise bir toz kaçtı sanki. "Önce senin öldüğünü sandım, çok üzüldüm. Biraz zaman geçince fark ettim ki ölen benmişim ama farkında değilmişim. Seni arayınca anladım gerçeği... Çünkü ben her daim, bir yaranın sızısıyla sana koşuyorum, kanar kanamaz elimle bastırıp sana koşuyorum; Yaramı sar, beni öp, mırıltıyla dua oku diye sana koşuyorum." Ne yapacağımı bilemez bir halde, oradan oraya savruluyorum. "Üç haftadır sana yetişmeye çalışırken kaç kere öldüğümü sayamadım. İnsan, böyle zamanlarda anlıyor ölümden önce bir hayatın olmadığını, ayrılığın olduğu yerde hayat da olmaz. Bütün kuşkularım bitti sen susunca, ölümden önce bir hayat yok. "Bir tarifi olmalı." diye düşünebilir insan ama yok, senin olmadığın bir hayatın tarifi yok. Senin olmadığın anın tek izahı, geçmeyen bir ağrı o derece kaplıyor ki insanın her yanını, nerenin ağrıdığını bile ayırt edemeyecek hale geliyorsun... " *
Kelimeler acımı anlatmak için yine yetersiz be Olric. Kelimeler eksik, ben yarım, kalbim kırık, ruhum silik.
---🐞---
Yazar: Laila
BENİ TAKİP EDEBİLMEK İÇİN;
INSTAGRAM: The_Laila
TWITTER: The_Laila
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAĞIR KULAĞA AĞLAMAK
RomantizmHER GÜN AYNI SAATTE YENİ BÖLÜMLER PARTLAR HALİNDE GÜNCELLENİYOR! ---------------------------------------------------------- ACIDAN DOĞAN ACINASI VARLIKLAR SERİSİ -SAĞIR KULAĞA AĞLAMAK: Bir annenin rahmine düşen benlik, öğrendiği gerçekler karşısında...