16.BÖLÜM:"BUL(UN)MAK..." (Part2)
- "Beni bir gün unutacaksan, bir gün bırakıp gideceksen boşuna yorma..." derdi. "Boş yere mağaramdan çıkarma beni, alışkanlıklarımı, özellikle yalnızlığa alışkanlığımı kaybettirme boşuna..."*
Tarih: Kurumuş Toprak.
Saat: 00: 00.
"Bulduk..." dedi birisi. Önce ne dediğini, kime dediğini ve kimin dediğini anlayamamıştım. Sonrasında beni hafifçe sarsan eller ve ismimin tekrar edilerek bana seslenilmesi ile gözlerimi yeşil gözlere çıkarttım. "Çığlık, Günay ve Sevgi'nin yerlerini bulduk...Çok az kaldı, biraz daha dayanmalısın." Yağız tedirginlik içerisinde bana bakarken İpek'e doğru döndü. "İpek, sen Çığlık'a yardım et de hemen çıkalım." dedikten sonra tekrar bana döndü. "Onları bulduk...Beni anlayabiliyorsun değil mi?" Tepkisiz kalmaya devam ederek yavaşça kafamı salladım. "Güzel, hadi..."
İpek bana destek olurken herkes gibi bende evden ayrılmak için dışarıya çıktığımda ne ara yanımdan ayrıldığını bilmediğim İpek'in elindeki eşofman takımımın üstü, iki adet renkli şalla ve bel çantamla döndüğünü görüp onu koridorda beklemeye başladım.
Önce eşofmanın fermuarlı üstünü üstüme geçirdikten sonra şallardan birini alıp bedenime sardım ve çantamı da belime asıp ayakkabılarımı giymeye başladım. Yağız ve adamları çoktan evden dışarıya çıkmış, arabalara doğru ilerlemeye başlamışlardı. İpek'te beni taklit ederek işini hallettikten sonra hızlıca evden çıkıp dışarda bir lüks arabalardan birisinin dışında, arka kapılarından birisinin açık bir halde bizi sigara içerek bekleyen Yağız'ın olduğunu fark edip ona doğru yürümeye başladık.
İpek ile ben çabucak arkaya bindiğimizde, Yağız daha yarısını bile bitirmemiş olan sigarasını dışarıya fırlattı ve yanımıza binip kapıyı kapattı. Kapı kapanır kapanmaz hızlı bir şekilde hareket eden arabada sessizlik hakimdi ve ben cama kafamı yaslayıp camdan buğulu gözlerle camdan dışarıyı izlemeye başladım.
Yağız ile benim ortamızda oturan İpek ise yorgunluktan bitap düşmüş bir halde kafasını Yağız'ın göğsüne yaslanmış ve gözlerini kapatmıştı. Bana ufak bir tebessümle bakan Yağız ise göğsünde duran sevgilisinin saçlarını okşamaya başlamıştı.
"Bulduk..." dedi Olric, duydun mu? "Onları bulduk..." dedi. Bu sözler Yağız'ın ağzından dökülür dökülmez sanki benim kaybolmuş olan ruhumun bulunduğunu hissetmiştim. Belki de hiç bulunmamak en iyisidir. Kaybolmak, görünmemek, duyulmamak belki de en iyisidir.
Bu gecenin sonu Günay'a çıkacak. Onu çok özledim ama, Günay'ı nasıl ve ne halde bulacağımı bilemiyorum ve bu beni her zaman ki gibi korkutuyor. O adamın alaycı tutumu gözümün önünden gitmiyor. Günay'ın üstü kurumuş kanlarla doluydu. Belki de, bir umut o kanlar kendisine ait değildir. Video öyle bir yerde kapandı ki, üstüne kurşun yağdığında bedenindeki akan kanları göremedim.
Kandırılmış olmayı istiyorum sevgili Olric... Kandırılmak istiyorum. Böyle bir şeyi isteyeceğimi hiçbir zaman düşünmezdim ama buna muhtacım. Günay olmadan yaşamak istemiyorum. Şimdi hiç utanmayıp çocuk gibi tepinerek ağlayasım var..!
Yol boyunca sessizce ağladım ve kafamı hiç camdan kaldırmadım. Gözlerimi dışarıdan başka hiçbir yere odaklamadım. Düşüncelerime hiç kulak asmadım. Sadece baktım... Nereye veya neye baktığım kimin umurunda?
Bir ara caddenin ışıkları değişti ve gözlerimi ışıksız kalmış geceye diktim. Onlara da sadece bakmakla yetindim. Başka bir zamanın birinde ise İpek bir ara irkilerek uyandı. Onun bu şekilde uyanmış olması benim de kafamı yasladığım camdan başımı kaldırmama neden oldu. Yağız'da aynı şekilde kapatmış olduğu gözlerini açtı ve hala uyuyan İpek'in başını öpüp gözlerini kapattı. Şimdi İpek daha sessiz, daha sakin bir şekilde uyuyordu. Yağız'ın da huzurlu olduğunu anlamak zor değildi.
---🐞---
*Oğuz Atay, Tutunamayanlar'dan alıntı.
**Oğuz Atay, Korkuyu Beklerken'den alıntı.
Yazar: LAILA
BENİ TAKİP EDEBİLMEK İÇİN;
INSTAGRAM: qteang
TWITTER: qteangg
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAĞIR KULAĞA AĞLAMAK
RomanceHER GÜN AYNI SAATTE YENİ BÖLÜMLER PARTLAR HALİNDE GÜNCELLENİYOR! ---------------------------------------------------------- ACIDAN DOĞAN ACINASI VARLIKLAR SERİSİ -SAĞIR KULAĞA AĞLAMAK: Bir annenin rahmine düşen benlik, öğrendiği gerçekler karşısında...