7.BÖLÜM: "SUSMAK..." (Part5)
-Mevlana der ki; "Herkes ayrılıktan bahsetti, bense vuslattan..."
Tarih: Vuslat.
Saat: 08:30.
Şimdi neden 'aile' kavramının bu kadar önemli olduğunu daha iyi anlıyorum. Annem benim için her şeydi. Onunla birlikte her şeyin üstünden gelebilirdim. Babam ve ailesiyle girdiğim bu savaşta, annem benim için koruma kalkanı gibiydi fakat annemi kaybetmem, bu savaşta da yenilmeme sebebiyet vermişti.
Buna, 'acıya hapsolmak' deniyordu, en azından ben öyle diyordum.
Hastanede geçirdiğim zamanlarda ara ara babam, Sarp gibi herkes gelip ziyaret etmişlerdi beni. Ben dinlemiştim ve onlarda anlatmışlardı. O sırada günlerin nasıl geçtiğinden haberim bile olmuyordu.
Bir buçuk ayın sonunda doktorumla anlaşarak ilaç tedavisine son verdik. Ben o zamanlarda okuluma gitmeye devam etmiş, bir şekilde hayatıma kaldığım yerden devam etmiştim.
Meğer hayat, yaraladığı gibi merhemini de veriyormuş, onu da bu şekilde öğrenmiştim.
Şimdi, ellerimdeki bavullarla babamı evinden uzaklaşacak, ait olduğum yere, kendi evime geri dönecektim. "Ne olursa olsun, hemen beni ara. Bir şeye de ihtiyacın olursa buraya gelmekten çekinme. Burası senin de evin, kızım." Hiçbir şey demeden sadece olumlu anlamda kafamı sallamakla yetindim ve babamı dinlemeyerek eve çağırdığım taksiye atlayıp gittim.
Her zaman ki gibi bizim için yanlış yer, yanlış zamandı.
Hastaneden sonra benimle daha mesafeli olmaya özen göstermiş, bu süreçte beni incitmemiş ve istemediğim herhangi bir şey için zorlamamıştı da fakat aramızdaki soğukluğa yapacak hiçbir şeyim yoktu. Sanırım böylesi bizim için daha iyiydi.
Kilidi açıp içeriye göz gezdirdiğimde geçen bir buçuk ayın sonunda ilk defa nefes aldığımı hisseder olmuştum. Kendi evimde, kendi yatağımda olmak, bana iyi gelecekti.
İçeriye girdiğimde bavullarımı içeriye alıp kapının önüne koydum ve karanlık holde ilerlemeye başladım. Evin bir kısmı, sokak lambaları sayesinde aydınlanmıştı. Bu yüzden ışığı açmaya gerek duymadan, ev terliklerimi giyip salona doğru ilerledim.
O anda gördüğüm manzara ile ayaklarım şaşkınlıktan ileriye doğru adım atmayı unutmuşlardı; "Merhaba." Sanki aramızdan bir buçuk ay geçmemiş gibi gülümseyerek bana bakıyordu fakat geçen zaman kendini hatırlatır gibi daha yorgun bakıyordu gözleri.
"Merhaba," diyerek karşılık verdim bende ona. Kim bilir, onun gözlerinde ne kadar dağılmış gözüküyordum.
Yanıma geldi ve şaşkınlıktan fark edemediğim elindeki fincanı bana uzattı. "Sütlü ve şekerli, sevdiğin gibi." Uzattığı fincanı elinden aldım ve birlikte pencerenin karşısındaki koltuğa oturarak dışarıya baktık. O gece birlikte sessizliği dinleyerek kahvelerimizi yudumladık. Saatler geçti, fincanlar boşaldıkça biz, tekrar doldurduk ve içtik.
Sanırım 21 yıllık hayatımda hiç içmediğim kadar kahveyi o gün içtim desem, yalan olmazdı Olric fakat sanırım ikimizin de bu geceyi bitiresi yoktu.
---🐞---
*Tarık Tufan, Şanzelize Düğün Salonu, syf:42, alıntı.
Yazar: Laila
BENİ TAKİP EDEBİLMEK İÇİN;
INSTAGRAM: The_Laila
TWITTER: The_Laila
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAĞIR KULAĞA AĞLAMAK
RomantizmHER GÜN AYNI SAATTE YENİ BÖLÜMLER PARTLAR HALİNDE GÜNCELLENİYOR! ---------------------------------------------------------- ACIDAN DOĞAN ACINASI VARLIKLAR SERİSİ -SAĞIR KULAĞA AĞLAMAK: Bir annenin rahmine düşen benlik, öğrendiği gerçekler karşısında...