7.BÖLÜM: SUSMAK...

23 7 0
                                    

7.BÖLÜM: "SUSMAK..."                                            (Part4)

-Mevlana der ki; "Herkes ayrılıktan bahsetti, bense vuslattan..."

Tarih: Vuslat.

Saat: 08:30.

Meğer insan, acısını bile kendisi seçemeyecek kadar sefil bir durumdaymış. Bunu da bu acıyla anlamış bulunmaktaydım.

"...Hiçlik sayesinde insan, bir çeşit özgürleşme yaşamaya başlar. Hiçliğin, özgürlüğü bunu istiyorum fakat kendimi tutuyorum, bir yandan da özgürleşmekten korkuyorum, hiçlikten. Senin suskunluğunla buna erişmek duygusunu kabullenemiyorum. Dönüp dönüp kendime aynı soruyu soruyorum; "Peki ben şimdi ne yapacağım?" Ben, sen sustuktan sonra "Ne yapacağım?" bu soruyu sorar sormaz, ne kadar acınacak bir halde olduğumu düşünüp kendi kendime üzülüyorum. Tuhaf değil mi? Kendine acımak. Yani, insanın annesi susunca, kendine acımayı öğrenebilmesi gerekiyor; Yemek yapmayı öğrenme zorunluluğu gibi aslında. Başka yerlerden gidip, bir şeyler yemek mümkün ama gidip de birilerinden sana acımasını nasıl isteyebilirsin? Satın alınabilir bir şey de değil ki bu. Öğrenmem gereken en zorlu şey galiba kendine acımayı öğrenmek. Bu ağır bir zorunluluk, insanın hayatında. Kendisine acıyabileceğinden hiç kuşku duymayacağı biri olmalı zira kendime acımayı öğrenmem gerekiyor yoksa bütün kan içime sızacak ve kıpkırmızı çıkacak. Çektirdiğim röntgenler renksiz de olsa kıpkırmızı çıkacak. İşte böyle daha bir sürü şey aklıma üşüşüyor. Hepsini anlatamıyorum, bir yandan saçma gelecek, bir yandan da seni üzmek istemiyorum. Son bir şey isteyeceğim senden, eğer mümkünse bunu çok istiyorum hem de. Ölünce senin yanına gömülmeyi istiyorum. "Bunu neden benden istiyorsun?" diyeceksin tabii ki, bu kısmı değil. Önemli olan senin yanına gömülmeyi istiyorum ve mezardan korkuyorum aslında; Soğuk geliyor. "Benim için ısıtır mısın?" diye geçti içimden. Buz gibi bir kış gecesinde, bir çocuğun yatağını ısıtır gibi mezarımı ısıtır mısın anne?" *

Yine bitti işte, her şeyin başladığı gibi bu sayfa yine bitti. Siz bakmayın buraya okurken virgüller, noktalar koyduğuma... Ben bunları siz daha kolay okuyun diye yaptım aslında; Hani anlatmak kadar anlaşılmak da önemliydi ya, o yüzden. Hepimiz zaman zaman bir şeylerimizi kaybedebiliriz fakat herkesin acısı bir olmuyor ne yazık ki. Benim derdim, bu satılarda kendinizden bir şeyler bulmanız; Anlatmak ve anlaşılmak, Olric.

Anlatmak ve anlaşılmak.

Günlerdir kaç kere okuyorum aynı sayfayı, hiçbir fikrim yok. Sadece bir ara okuyarak ayağa kalktığımı ve küçücük odada dolaşarak sayfayı okuduğumu hatırlıyorum, bir ara ise yerde oturduğumu...

Acının tarifini ne yazık ki sizlere anlatacak kelimelerim yine yok...Onlarda, benim gibi her yere savrulmuş durumdalar fakat bence insanın, böyle zamanlarda ihtiyacı var kelimelere.

Gerçi, "Sussan olmuyor, konuşsan olmuyor..." denilen o vakitteyim ki bence, siz beni anladınız.

Babam sessizliğimden korkmuş olacak ki, bir süre sonra benim kolumdan tutup kaldırdı ve kimseye aldırmadan, beni arabaya sokup bir psikiyatriste götürdü. Beklediğiniz gibi ilk seanslarım sadece susmakla geçti. Bu sıralarda gece kabuslar görmeye ve elimden geldiğince yemek yememeye de devam ediyordum. Hatta zorla yedirildiğimde kendimi kusturduğum bile olmuştu.

Bu zamanlarda babamın evinde kalmaya başlamıştım. O dönemde kimseyi gözüm görmediği gibi Günay ile Sevgi'den de haberim yoktu. Annemin ölümüyle sarsılan benliğim, onu hapsettiğim aynalara çarpıp durmuş ve kontrolünü kaybetmişti.

Bu şekilde geçen günlerimin ardından yavaş yavaş Doktor Olric ile birlikte konuşmaya başladım. O zamanlarda Doktor Olric ile uzun uzun konuşup dertleştik. Dediğine göre, üstünden yıllar geçse de acımın izi, benliğimde ve ruhumda iz bırakacak ve her zaman olmasa da, zaman zaman kendini hatırlatacaktı. Dediği gibi de oldu aslında. Zaman geçtikçe acım kurumaya ve kabuk bağlamaya başladı.

Annem nasıl terk ettiyse beni, acısı da bir şekilde çıkıp gitmişti hayatımdan. Bundan kurtulmamla birlikte, kendimi daha büyük bir boşluğa bırakmış gibi hissetmiştim, sanki daha çok yalnız kalmışım gibi.

 Bundan kurtulmamla birlikte, kendimi daha büyük bir boşluğa bırakmış gibi hissetmiştim, sanki daha çok yalnız kalmışım gibi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

---🐞---

*Tarık Tufan, Şanzelize Düğün Salonu, syf:42, alıntı.

Yazar: Laila

BENİ TAKİP EDEBİLMEK İÇİN;

INSTAGRAM: The_Laila

TWITTER: The_Laila

SAĞIR KULAĞA AĞLAMAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin