16.BÖLÜM:"BUL(UN)MAK..." (Part3)
- "Beni bir gün unutacaksan, bir gün bırakıp gideceksen boşuna yorma..." derdi. "Boş yere mağaramdan çıkarma beni, alışkanlıklarımı, özellikle yalnızlığa alışkanlığımı kaybettirme boşuna..."*
Tarih: Kurumuş Toprak.
Saat: 00: 00.
Karanlık gökyüzünü son esir almış vakitteyken ne ara kapatmış olduğumu bilmediğim gözlerimi kırpıştırarak açtım ve gerindim. Araba hareket etmeyi kesmiş, evden çıkmadan önce İpek'in sarılmış olduğu şal bedenime örtülmüş ve arabada beni tek başıma bırakıp gitmişlerdi.
Şalları yanımda ki boş koltuğa atıp dolaşmış olan saçlarımı parmaklarımla dağıttım. Kendime geldiğimi anladığımda ise arabadan çıkmak için kapıyı açtım. İlkbaharın aylarından birinde olsak da, güneşin hala doğmaması havanın serin olmasına neden oluyordu. Şehirden çıkışımızı yapmış, arazi tarzında bir yere gelmiştik. Arkamızda bizi takip eden araçlar da sırasıyla park etmişler, takım elbiseli adamlardan bazıları sigara içerken, bazıları ise grup haline konuşuyorlardı.
Yağız'ın Selim dediği adamı beni gördüğümde ceketinin açık olan yerlerini ilikleyerek elindeki sigarayı yere attı ve koşuşturarak yanıma geldi. "Günaydın Çığlık hanım..."
"Günaydın..." dedim uykudan yeni kalktığım için sersemlemiş bir haldeydim. Selim hiç istifini bozmadan bana bakmaya başladı. "İpek ile Yağız neredeler?"
"Onlar köşedeki inşaatın eski deposundalar efendim." Kaşlarımı çattım ve Selim'in bana açıklama yapmasına izin verdim. "Size gönderilen kayıttan yerlerinin burası olduğunu anladık. Aslında Yağız bey sizi de çağıracaktı ama uyuyor olduğunuzu görünce rahatsız etmek istemedik." Sinirlenmemem için benimle sakin konuşuyor gibiydi. Yıpranmış olan sinirlerimin daha çok bozulduğunun o da farkındaydı.
"Neredeler?" Selim, sert ve itiraz istemeyen sesime rağmen itiraz edecekken bakışım onu durdurmuş olacak ki ağzını tekrar kapatıp bana eşlik etmek istercesine önden buyur etti.
Bu kadar adamın sakince kalmasını anlayamıyordum. Artık her şey bana batmaya başlamıştı. Sinirlerime hakim olamıyor, sabrımı koruyamıyordum.
Koşuşturarak Selim'in tarif ettiği yere geldiğimizde dışarıda ve içeride daha çok adamın olduğunu gördüm. Onlar beni görür görmez kapının ağzından çekilerek bana yol verirlerken, ayaklarımın heyecandan titremesine engel olmadım.
"Bu taraftan..." diyerek önden giderek bana yol göstermeye başladı Selim. Dış boyası yapılmış fakat camı, çerçevesi ve kapıları olmayan, neredeyse dört katlı ve inşaatı yarım kalmış bir yerdi burası. Toprağın altında ise depo gibi bir yer vardı ve kapısı çürük demir kapı bulunuyordu.
Selim hiç zorlanmadan demir kapıyı açarken içeriden İpek ile Yağız'ın sesini duymaya başlamıştım. "Nasıl söyleyeceğiz? Bence bilmeye hakkı var." dedi İpek. Sessiz olmaya çalışsa da sanki buraya benim gelmeyeceğimi biliyor gibi rahattı da. "Ona anlatmalıyız."
"Kes sesini İpek." dedi Yağız. Ses tonunu yükseltmemiş sadece sertleştirmişti. "Kral neredeyse gelecek. Çığlık'ın başını daha fazla derde sokmak mı istiyorsun?" Kaşlarım çatıldı ve Selim bana yol verirken ilerlemeye başladım. Beni önce İpek fark etmiş ve Yağız bir şey diyecekken susturup onun da bana dönmesini sağlamıştı.
Gözlerimi onlardan çekip etrafa bakındım; Videodaki yerin aynısıydı. Etrafı tam olarak hatırlamasam da duvardaki kurumuş kan izlerini ve zincirleri görmem buradan emin olmama yetmişti.
Ben geldim Günay, ben geldim ve sen yine yoksun.
---🐞---
*Oğuz Atay, Tutunamayanlar'dan alıntı.
**Oğuz Atay, Korkuyu Beklerken'den alıntı.
Yazar: LAILA
BENİ TAKİP EDEBİLMEK İÇİN;
INSTAGRAM: qteang
TWITTER: qteangg
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAĞIR KULAĞA AĞLAMAK
RomanceHER GÜN AYNI SAATTE YENİ BÖLÜMLER PARTLAR HALİNDE GÜNCELLENİYOR! ---------------------------------------------------------- ACIDAN DOĞAN ACINASI VARLIKLAR SERİSİ -SAĞIR KULAĞA AĞLAMAK: Bir annenin rahmine düşen benlik, öğrendiği gerçekler karşısında...