18.BÖLÜM:"BONCUKLAR..." (Part2)
-3, 2, 1...Mutlu Yıllar!
Tarih: Yılbaşı Gecesi.
Saat: 18: 36.
Kaşlarım çatılmıştı çünkü sesi oldukça kendinden emin çıkmıştı ve onun nasıl bu kadar emin olduğunu bilemiyordum. Sorun İstanbul değildi, Krasnodar'dı. O adamdan bu kadar emin konuşması beni şaşırtmıştı.
Sonuçta ortada bir kötü adam varsa, onlar her zaman kötü şeyler yapardı.
"Nasıl?" diye sormuştum bende.
Gülümseyerek "Tecrübe..." demiş ve kâğıtlarıyla oynamaya başlamıştı. Bizde İstanbul'un sözlerine güvenerek beklemeye başlamıştık ve bu bekleyiş içerisinden saatler geçmişti. Arabalarımız hala Samuil'in önündeydik ve Krasnodar ile diğerlerinin bizim kapının önünde beklediğimizi gördüğü halde bir şey yapacaklarını düşünmüyordum.
"Yapmayacak," dedim kart seçip ellerimi göğsümde bağlarken. "Böyle elimiz kolumuz bağlı bekliyoruz ama Krasnodar'da o göz yok. Ona karşı ne ima ettiğimiz çok açık ve net... Asla uysal bir adama benzemiyor." Sesim sıkılgan çıkmıştı. "Belki de videodaki adamına talimat veriyordur ve Günay'ı bu sefer buradan da kaçırıyorlardır, nereden bileceğiz ya başına daha kötü şeyler geliyorsa?" Bir kez daha tüm sorularımı cevapsız bırakmayı seçmişlerdi. "Zaman kaybediyoruz, demedi demeyin..."
"Sesini keser misin?" Kaşlarımı çatarak Yağız'a döndüm. Stresli ve öfkeli bir bomba gibiydi, patlayacak yer arıyordu.
"Peki, ben susarsam sen çeneni açacak mısın? Mesela bu kadar adamın var ve madem Günay bu kadar önemli senin için, neden bir şeyler yapmıyorsun? Ben susayım, sen yap?" Fakat benimde dayanma pilim bitmişti.
"Çığlık..." dedi İpek sakince uyarır gibi, "daha fazla ileri gitmesen mi?"
"O zaman acaba sevgiline sen mi bir şeyler demeyi denesen?" diyerek kaşlarım çatık bir şekilde döndüm İpek'e. "Madem bu kadar önemli senin sevgilin için, madem bu kadar imkânlarınız var, neden bulamadınız onu? Yahu bu adam bir veya iki günden beri kayıp değil, neredeyse iki aydır kayıp. Sokakta oynayan bir çocuğu kaybetmedik biz, çocuğu almak şartıyla fidye de istemiyorlar bizden... Bilmem farkında mısınız?" diyerek durakladım. "Hem ben neler yaşadım biliyor musunuz siz? Buralara kadar geldim sizinle, peşinizde dolaşıp durdum." dedikten sonra hırsla Yağız'a döndüm. "Evden çıkarken ne dedin sen bana? Bulduğumuzu söylemedin mi? Hani nerede bu adam, yer yarılıp içine girmedi ya?"
"Ben seni yerin dibine bir sokacağım şimdi..." diyerek hırladı Yağız.
Yalandan birkaç kahkaha atıp huysuzca konuştum. "Hele öyle bir şey yap, yemin ediyorum hortlarım, hayalet halimle sana dadanırım görürsün sen Yağız." İpek benden de nasibini almış olacak ki aramıza bir daha girmeye cesaret edememişti. İstanbul ise benim söylediklerimle birlikte gülmeye başlamıştı fakat biz rayından çıkmış iki tren gibi hız kesmeden birbirimizin üstüne sürmeye devam ediyorduk. Kaza yapmamız an meselesiydi.
"Sen bir hortla bana, bak ben sana ne yapıyorum? Gerekirse bir ruh çağırır hepsini sana karşı doldururum görürsün..." İstanbul daha çok gülerken, İpek iyice arkasına sinmişti.
"Hah, gör bakalım Günay sana ne yapıyor?" dediğim de sessizce söylenerek arkasına yaslanmıştı.
"Ben o herifi bulayım zaten bir, anlaşmalı bir şekilde bana verdiği emanetten boşanmak için yazılı bir sözleşme imzalatacağım ki bir daha senin için bana gelmesin... Bu nedir arkadaş dır dır dır, başımıza mafya kesildin be iki dakikada!" diyerek söylendiğinde, tıpkı bir mahalle karısı gibi ellerimi belime koymuş ve arabada iyice ona dönmüştüm.
"Hıh! Asıl ben söyleyeceğim Günay'a da o olmadığı zamanlar neler olduğunu öğrensin, ona göre davransın! Hem ben gayet de iyi bir acemi mafyaydım, mekânda da gördün zaten!" diyerek bu seferde aldığım gazla odağımı İstanbul'a dikmiştim. "Öyle değil mi? Sizce ben yanlış bir şey yapsaydım bana bir şey derdiniz, değil mi?"
İstanbul bana bakarak gözlerini kıstı fakat yüzündeki tebessümü hala tazeydi. "Ben Günay'a söz vermedim ama onun da bende emaneti var çocuk." Sanırım bu emanette ben oluyordum. Bir şey demeden Yağız'a döndüm ve dayanamayıp dil çıkarttıktan sonra tekrar kollarımı başlayıp cama döndüm.
Bu hareketim Yağız'ı şaşırtırken, İpek şuh bir kahkaha atıp bana sarılmış, İstanbul'un ise tebessümü genişlemişti.
---🐞---
*Sabahattin Ali, Kürk Mantolu Madonna alıntı.
Yazar: LAILA
BENİ TAKİP EDEBİLMEK İÇİN;
INSTAGRAM: qteang
TWITTER: qteangg
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAĞIR KULAĞA AĞLAMAK
RomanceHER GÜN AYNI SAATTE YENİ BÖLÜMLER PARTLAR HALİNDE GÜNCELLENİYOR! ---------------------------------------------------------- ACIDAN DOĞAN ACINASI VARLIKLAR SERİSİ -SAĞIR KULAĞA AĞLAMAK: Bir annenin rahmine düşen benlik, öğrendiği gerçekler karşısında...