12.BÖLÜM:"BULDUM; HOŞ BULDUM..." (Part3)
-Aşka uçarsan kanatların kanar (mı?)...*
Tarih: Kalpten Kalbe.
Saat: 14:20.
İlerleyen saatlerde ben bavulumu toplamışken Günay'da Sevgi'yi okuldan almak için yola çıkmıştı. Hava kararmış, ben akşam yemeğini ısıtmış, onları beklerken gözüm televizyonun üstünde bulunan saatte birbirlerinden kaçan akrep ile yelkovanda geziniyordu.
Günay'ın telefon konuşmasından beri, içimde hiç bilmediğim bir his peydahlanıyor, serbestçe vücudumda geziniyordu. Her ne kadar Günay'a çaktırmamaya çalışsam da, onsuz geçen her saat kalbimin endişe içinde ağzımda atmasına sebep oluyordu.
Günay'ın varlığı huzurken yokluğu huzursuzluktu.
Gergin bir bekleyiş içerisindeyken çalan telefonumun sesi salonda yankılanmış, çıkan ses beni ürkütmüştü. Kaşlarımı çatıp telefonuma baktığımda arayanın Günay olduğunu fark etmemle derin bir nefes almış, vücudum sakinleşmeye başlamıştı.
"Günay çok geç kaldın... Neredesiniz?" Açar açmaz sorduğum bu sorunun cevabını duymak için yanıp tutuşan kulaklarım, yabancı birisinin sesini duymasıyla istediğini alamamış, bu duruma o da benim gibi anlam verememişti.
"Çığlık Elez?" Yabancı kişinin ismimi ve soyadımı söylemesi kulağa soru gibi gelse de aslında benim ismimin o olduğundan, benden daha emindi.
"Evet... Siz? Günay... O nerede?" Şuan benliğimdeki bütün hücreler şaha kalkmış bir şekilde, dudaklarımın arasından kaçan iki sorudan yalnızca ikinci sorunun cevabını merak ediyorlardı.
O nerede?
"Evinizin tam karşısında siyah bir araba göreceksiniz. Arabaya biner misiniz?" Her ne kadar sesini sakin ve kibar tutmaya çalışsa da sorduğu sorunun tek bir cevabı vardı... Ona istediği cevabı vermek. Tedirginlikle koltuktan kalkıp arkamdaki Amerikan balkonun camına bakarken, sahiden de karşımda siyah bir Jeep görmem bir olmuştu. Tüm vücudum gerildi ve kalbim korkuyla atmaya başladı.
"Siz... Siz..." Şaşkınlıktan mı dersiniz yoksa korkudan mı bilemiyorum ama şuan benim için kekelemeden konuşmak bir hayli zordu. Sertçe yutkunarak kendime gelmeye çalıştım ve boştaki elimi yumruk yaparak, tırnaklarımın etime geçmesine izin verdim.
Acı bedenimizi dinç tutardı ve şuan bedenimin dinç olup aklımın çalışmasına ihtiyacım vardı.
"Siz benimle dalga mı geçiyorsunuz? Hemen evimin önünden gidin yoksa polis çağıracağım. Üst katımızda polis oturuyor," diyerek yalan söyledim. "Bir çığlığımla evime gelmesi zor olmaz." Kaşlarımı çatmış, işaret parmağımı tehdit edercesine siyah arabaya doğru sallıyordum.
Karanlık tüm şehri sardığı gibi, onları görmemi de engelliyordu. Telefonumdan karşı tarafın kısık sesli de olsa alaylı kahkahaları geldi ve karnım kasılmaktan ağrımaya başladı.
"Üst katınızda, hatta sitenizde oturan hiç kimsenin polis olmadığını biliyorum Çığlık hanım. Şayet diyelim ki öyle, dediğiniz doğru... O zaman siz bilirsiniz. Siz kendinizi kurtarırsınız fakat olan sevgilinize ve kızınıza olur." Yabancının son cümlesiyle ayaklarım yerden kesilirken, sertçe dizlerimin üstüne düştüm ve gözlerim doldu.
Artık sadece kendim için değil, onlar için de korkuyordum.
"Günay..."
---🐞---
*Sadi Şirazi alıntı.
**Sabahattin Ali, Kürk Mantolu Madonna alıntı.
Yazar: LAİLA
BENİ TAKİP EDEBİLMEK İÇİN;
INSTAGRAM: THE_LAILA
TWITTER: THE_LAILA
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAĞIR KULAĞA AĞLAMAK
RomanceHER GÜN AYNI SAATTE YENİ BÖLÜMLER PARTLAR HALİNDE GÜNCELLENİYOR! ---------------------------------------------------------- ACIDAN DOĞAN ACINASI VARLIKLAR SERİSİ -SAĞIR KULAĞA AĞLAMAK: Bir annenin rahmine düşen benlik, öğrendiği gerçekler karşısında...